اَلشَّثَنُ [eş-şešamp;en] (şîn’in ve šamp;â-yı müsellesenin fethiyle) ve
اَلشُّثُونَةُ [eş-şušamp;ûnet] (عُمُومَةٌ [ʹumûmet] vezninde) El iri ve kalın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَثِنَتْ كَفُّهُ وَشَثُنَتْ شَثْنًا وَشُثُونَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا خَشُنَتْ وَغَلُظَتْ Ve deve diken otlamakla dudaklarında gılzat peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَثِنَ الْبَعِيرُ إِذَا غَلُظَتْ مَشَافِرُهُ مِنْ رَعْيِ الشَّوْكَ
اَلشَّثْنُ [eş-şešamp;n] (şîn’in fethi ve šamp;â’nın sükûnuyla) İri ve kalın ʹuzva denir; yukâlu: هُوَ شَثْنُ الْأَصَابِعِ أَيْ غَلِيظٌ
اَلشَّثَنُ [eş-şešamp;en] (fethateynle) Masdardır, el iri olup galîz olmak; yukâlu: شَثِنَتْ كَفُّهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا خَشُنَتْ وَغَلُظَتْ
اَلشَّثْنُ [eş-şešamp;n] (şîn’in fethi ve šamp;â΄-i müsellesenin sükûnuyla) Galîz ve haşin olan nesne; yukâlu: رَجُلٌ شَثْنُ الْأَصَابِعِ وَكَذَلِكَ سَائِرُ الْعُضْوِ Ve devenin dudağı diken yemeden galîz olmağa dahi derler; yukâlu: شَثِنَتْ مَشَافِرُ الْإِبِلِ مِنْ أَكْلِ الشَّوْكِ إِذَا غَلُظَتْ Ve شَوْكٌ [şevk] şîn-i muʹcemenin fethiyle diken maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı