eş-şebûb ~ اَلشَّبُوبُ

Kamus-ı Muhit - الشبوب maddesi

اَلشَّبُوبُ [eş-şebûb] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Âteş tutuşturacak tuturuğa denir. Ve bir nesneye hüsn ve revnak ve letâfet veren şey΄e denir; yukâlu: هُوَ شَبُوبٌ لَهُ أَيْ مُحْسِنٌ Ve şol ata denir ki ayakları ellerini savuşur ola, yaʹnî ayaklarının adımı ellerinin bastığı yeri savuşur ola ki mehâsindendir; yukâlu: فَرَسٌ شَبُوبٌ إِذَا كَانَ تَجَوَّزَ رِجْلاَهُ يَدَيْهِ Ve genç sığıra ve genç koyuna ve keçiye denir; ʹalâ-kavlin yaşlı ve müsinn olanlarına denir.

اَلشَّبِيبُ [eş-şebîb] (şîn’in fethi) ve

اَلشُّبُوبُ [eş-şubûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) شِبَابٌ [şibâb] maʹnâsınadır; yukâlu: شَبَّ الْفَرَسُ شِبَابًا وَشَبِيبًا وَشُبُوبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَاْلأَوَّلِ إِذَا رَفَعَ يَدَيْهِ Ve bir nesnenin hüsn ve revnak ve letâfetini artırmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: شَبَّ الْخِمَارُ وَالشَّعْرُ لَوْنَ الْمَرْأَةِ أَي زَادَا فِي حُسْنِهَا وَأَظْهَرَا جَمَالَهَا Yaʹnî “Nikâb ve zülf o mahbûbenin hüsn ve letâfetini efzûn ve cemâlini gereği gibi izhâr eyledi.” İkisi de siyâh olmakla اَلأَشْيَاءُ تَنْكَشِفُ بِأَضْدَادِهَا kâşifesi revnak-ı cemâl onlar ile vefka’l-kemâl nümâyân ve müncelî olmuştur.

Vankulu Lugatı - الشبوب maddesi

اَلشَّبُوبُ [eş-şebûb] (şîn’in fethi ve bâ’nın zammıyla) Bi-maʹnâhu.

اَلشَّبُّ [eş-şebb] ve

اَلشُّبُوبُ [eş-şubûb] (şîn’in fethiyle evvelde ve zammıyla sânîde) Odu yalınlandırmak; yukâlu: شَبَبْتُ النَّارَ وَالْحَرْبَ أَشُبُّهُمَا شَبًّا وَشُبُوبًا إِذَا أَوْقَدْتَهُمَا Ve

شَبٌّ [şebb] Bir nesnedir ki zâca benzer, ʹâmme tahrîf edip شَابٌ [şâb] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı