eṡ-ṡaḵab ~ اَلصَّقَبُ

Kamus-ı Muhit - الصقب maddesi

اَلصَّقَبُ [eṡ-ṡaḵab] (fethateynle) Yakın ve karîb maʹnâsınadır; yukâlu: مَكَانٌ صَقَبٌ أَيْ قَرِيبٌ Ve masdar olur, yakın olmak maʹnâsına; yukâlu: صَقِبَتْ دَارُهُ صَقَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا قَرُبَتْ Ve baʹîd olmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: صَقِبَ الْمَكَانُ إِذَا بَعُدَ Fe-mine’l-maʹna’l-evveli el-hadîsu: “اَلْجَارُ أَحَقُّ بِصَقَبِهِ” أَيْ بِمَا يَلِيهِ وَيَقْرُبُ مِنْهُ Murâd شُفْعَةٌ [şufʹat]tır ki câr-ı mülâsıka sâbittir.

اَلصَّقْبُ [eṡ-ṡaḵb] (ṡâd’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Etine dolu ve sıkı gövdeli olup uzun olan insâna ve hayvâna ve sâ΄ir nesneye denir, tavîl ve reyyân olan gusn gibi. Ve

صَقْبُ النَّاقَةِ [ṡaḵbu’n-nâḵet] Nâkanın yavrusuna denir ki köşek taʹbîr olunur. Cemʹi صِقَابٌ [ṡiḵâb] gelir ṡâd’ın kesriyle ve صُقْبَانٌ [ṡuḵbân] gelir ṡâd’ın zammıyla. Ve

صَقْبٌ [ṡaḵb] Hâneye ve çadıra vazʹ ve nasb olunan direğe denir; ʹalâ-kavlin şol direğe denir ki hânenin ve büyük hayme ve sâyebânların vasatına vazʹ ve nasb olunup ve sâ΄ir direklerden uzun ola. Cemʹi صُقُوبٌ [ṡuḵûb] gelir. Ve

صَقْبٌ [ṡaḵb] Masdar olur, yumrukla vurmak maʹnâsına; yukâlu: صَقَبَهُ صَقْبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَرَبَهُ بِجُمْعِ كَفِّهِ Ve bir nesneyi yükseltmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَقَبَ الْبِنَاءَ وَغَيْرَهُ إِذَا رَفَعَهُ Ve biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَقَبَ الشَّيْءَ إِذَا جَمَعَهُ Ve kuş ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَقَبَ الطَّائِرُ إِذَا صَوَّتَ

Vankulu Lugatı - الصقب maddesi

اَلصَّقَبُ [eṡ-ṡaḵab] (ṡâd’ın ve ḵâf’ın fethiyle) Karîb olmak; yukâlu: صَقِبَتْ دَارُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ قَرُبَتْ Ve fi’l-hadîsi: “اَلْجَارُ أَحَقُّ بِصَقَبِهِ”

اَلصَّقْبُ [eṡ-ṡaḵb] (ḵâf’ın sükûnuyla) Şol ʹamûddur ki ön ortasında olup ziyâde uzun olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı