اَلظُّنْبُوبُ [eż-żunbûb] (زُنْبُورٌ [zunbûr] vezninde) Ayakta incik taʹbîr olunan ʹuzvun ön taraftan yaʹnî taşra tarafından ucuna denir yâhûd incik kemiğine denir ki kuru incik ve kalem ve düdük taʹbîr olunur; ʹalâ-kavlin kuru inciğin ucuna denir; yukâlu: ضَرَبَ ظُنْبُوبَهُ وَهُوَ حَرْفُ السَّاقِ مِنْ قُدُمٍ أَوْ عَظْمُهَا أَوْ حَرْفُ عَظْمِهَا Burada قُدُمٌ [ḵudum] lafzı zammeteynledir. Ve hakk-ı ʹibâre hâ-i te΄nîsle عَظْمُهَا olmaktır, zîrâ سَاقٌ [sâḵ] mü΄ennestir. Ve
ظُنْبُوبٌ [żunbûb] Mızrak temreninin kovanında olan mîha yaʹnî perçîne denir. Cemʹi ظَنَابِيبُ [żanâbîb] gelir ki incikler demek olur; ve minhu’l-meselu: “قَرَعَ ظَنَابِيبَ اْلأَمْرِ” أَيْ ذَلَّلَهُ Bir kimse bir düşvâr mâddeye be-gâyet saʹy u ikdâm eyleyerek tezlîl ve teshîl eyledikte darb olunur, zîrâ çökmeyip serkeşlik eden devenin inciğine vurmakla râm edip çökertirler.
اَلظُّنْبُوبُ [eż-żunbûb] (żâ’nın zammı ve nûn’un sükûnu ve bâ’nın zammıyla) İncikte olan kuru kemik.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı