اَلظُّهُورُ [eż-żuhûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesne rûşen ve ʹayân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ظَهَرَ الشَّيْءُ ظُهُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا تَبَيَّنَ Ve bir adama yardım eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: ظَهَرَ عَلَيَّ ظَهْرًا وَظُهُورًا أَيْ أَعَانَنِي Ve gâlib olmak ve fırsat bulmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: ظَهَرَ بِهِ وَظَهَرَ عَلَيْهِ إِذَا غَلَبَهُ Ve bir nesneyi âşikâre kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: ظَهَرَ بِفُلاَنٍ إِذَا أَعْلَنَ بِهِ Şârih nûn’la işbu أَعْلَنَ nüshalarını taglît ve ümmehât-ı sâ΄irede müsebbet olduğu üzere أَعْلَى olmağı tasvîb eylemiştir ki bir adamın derecesini terfîʹ eylemek ve ʹâlî rütbeye isʹâd eylemek maʹnâsına olur, niteki بِفُلاَنٍ kaydı dahi mü΄eyyiddir.
اَلظُّهُورُ [eż-żuhûr] (zammeteynle) Bir nesne âşikâre olmak; yukâlu: ظَهَرَ الشَّيْءُ ظُهُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا تَبَيَّنَ Ve galebe maʹnâsına da gelir; tekûlu: ظَهَرْتُ عَلَى الرَّجُلُ إِذَا غَلَبْتَهُ Ve bir nesnenin üzerine çıkmağa dahi derler; tekûlu: ظَهَرْتُ الْبَيْتَ إِذَا عَلَوْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı