el-kerʹ ~ اَلْكَرْعُ

Kamus-ı Muhit - الكرع maddesi

اَلْكَرْعُ [el-kerʹ] (صَرْعٌ [ṡarʹ] vezninde) ve

اَلْكُرُوعُ [el-kurûʹ] (رُجُوعٌ [rucûʹ] vezninde) Suyu avuçla yâhûd bir kap ile içmeksizin yerinden eğilip ağzıyla içmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَرَعَ فِي الْمَاءِ أَوْ فِي الْإِنَاءِ وَكَرِعَ كَرْعًا وَكُرُوعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ إِذَا تَنَاوَلَهُ بِفِيهِ مِنْ مَوْضِعِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَشْرَبَ بِكَفَّيْهِ وَلاَ بِإِنَاءٍ Ve hayvânın yâhûd insânın paçasına vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَمَاهُ فَكَرَعَهُ كَرْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَصَابَ كُرَاعَهُ

اَلْكَرَعُ [el-keraʹ] (fethateynle) Bir yerde irkilmiş yağmur suyuna denir ki eğilip ondan ağız ile içmek kâbil ola; yukâlu: فِي الْوَادِي كَرَعٌ كَثِيرٌ وَهُوَ مَاءُ السَّمَاءِ يُكْرَعُ فِيهِ Ve davarın ayaklarına denir, قَوَائِمُ الدَّابَّةِ [ḵavâ΄imu’d-dâbbet] maʹnâsına. Ve

كَرَعٌ [keraʹ] Masdar olur, bir adamın inciklerinin yukarıları incecik olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ كَرَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَقَّ مُقَدَّمَ سَاقَيْهِ Ve füru-mâye ve zât ve zamânı ve vakʹ ve iʹtibârı dûn ve kemter kimseye ıtlâk olunur; kavâ΄im-i dâbbe maʹnâsındandır. Müfredi ve cemʹi berâberdir; yukâlu: رَجُلٌ وَرِجَالٌ كَرَعٌ أَيْ سَفِلٌ دَنِيُّ النَّفْسِ وَالْمَكَانِ Ve kız, erkek istemek maʹnâsınadır ki ere kızmak taʹbîr olunur; yukâlu: كَرِعَتِ الْجَارِيَةُ كَرَعًا إِذَا اغْتَلَمَتْ Ve bir adam davarın hemân paçasını yemeğe kanâʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ إِذَا اجْتَزَأَ بِأَكْلِ الْكُرَاعِ Ve bir adamın paçası ağrımak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ إِذَا شَكَى كُرَاعَهُ Ve insân yâhûd hayvân ince paçalı olmak maʹnâsınadır, gerek kolları uzun ve gerek kısa olsun; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ وَالضَّأْنُ إِذَا صَارَ دَقِيقَ الْأَكَارِعِ وَالْأَذْرُعِ طَوِيلَةً كَانَتْ أَوْ قَصِيرَةً Ve bir kimse denî ve sâfil olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ إِذَا سَفُلَ Ve incik kemiğinin yukarısı incerek olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَتِ السَّاقُ إِذَا دَقَّ مُقَدَّمُهَا Ve bulut yağmur yağdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَتِ السَّمَاءُ إِذَا أَمْطَرَتْ Ve bir kara taşlığın burun gibi tümüp çıkmış yerine varmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَ فُلاَنٌ إِذَا صَارَ فِي الْكُرَاعِ مِنَ الْحَرَّةِ Ve gereği gibi tîb sürünmekle bedenine yapışmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَ الرَّجُلُ إِذَا تَطَيَّبَ بِطِيبٍ فَلَصِقَ بِهِ Ve ʹavret be-gâyet erkeğe kızıp cimâʹa düşkün olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِعَتِ الْمَرْأَةُ فِي الرَّجُلِ إِذَا اشْتهَتْ إِلَيْهِ وَأَحَبَّتِ الْجِمَاعَ

Vankulu Lugatı - الكرع maddesi

اَلْكَرَعُ [el-keraʹ] (fethateynle) Kezâlik vech-i mezkûr üzere içmede lügattır; yukâlu: كَرِعَ يَكْرَعُ كَرَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve

كَرَعٌ [keraʹ] İnciğin mukaddemi ince olmağa dahi derler; yukâlu: فِيهِ كَرَعٌ وَ[قَدْ] كَرِعَ يَكْرَعُ إِذَا دَقَّ مِنْهُ ذَلِكَ Ve

كَرَعٌ [keraʹ] Şol yağmur suyudur ki bir yerde cemʹ olmağın ağızla içmeğe kâbil ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı