اَلْأَسْعَفُ [el-esʹaf] Zikr olunan سَعَفٌ [seʹaf] ʹilletine uğramış erkek deveye denir; mü΄ennesi سَعْفَاءُ [saʹfâ΄]dır, حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄] vezninde; yukâlu: جَمَلٌ أَسْعَفُ وَنَاقَةٌ سَعْفَاءُ وَقَدْ سُعِفَتْ عَلَى الْمَجْهُولِ Ve
أَسْعَفُ [esʹaf] Cebhesinin tüyleri ve perçemi ak olan ata denir; yukâlu: فَرَسٌ أَسْعَفُ أَيِ الْأَبْيَضُ النَّاصِيَةِ
اَلْأَسْعَفُ [el-esʹaf] (hemzenin ve ʹayn’ın fethiyle) Müzekkeri; yukâlu: نَاقَةٌ سَعْفَاءُ وَبَعِيرٌ أَسْعَفُ وَيُقَالُ سَعِفَ يَسْعَفُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْضًا Ve zikr olunan maraz koyunda olsa. غَرَبٌ [ġareb] derler ġayn-ı muʹceme ve râ-i mühmelenin fethiyle. Ve
أَسْعَفُ [esʹaf] Şol ata dahi derler ki alnı ak ola fi’l-cümle. Ve eger alnı cümle ak olsa ona أَصْبَغُ [aṡbaġ] derler ṡâd-ı mühmele ve ġayn-ı muʹceme ile.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı