اَلْبُرْهَانُ [el-burhân] (bâ’nın zammıyla) Delîl ve huccet maʹnâsınadır; yukâlu: جَاءَ بِالْبُرْهَانِ أَيِ الْحُجَّةِ Şârih der ki بُرْهَانٌ [burhân] ʹinde’l-baʹz zamân ve müddet maʹnâsına olan بُرْهَةٌ [burhet]ten me΄hûzdur, sebât ve istimrârı mutazammın olmadığı için, pes nûn’u zâ΄idedir. Ve ʹinde’l-baʹz “ب،ر،ه” mâddesindendir ki sıhhat baʹde’l-ʹillet ve katʹ maʹnâlarınadır. Ve ʹinde’z-Zemaḣşerî بَرَهْرَهَةٌ [berehrehet] mâddesindendir ki mer΄e-yi beyzâya denir, vuzûh ve inkişâfı mutazammın olduğu için, niteki سُلْطَانٌ [sulṯân] zînet maʹnâsına olan سَلِيطٌ [selîṯ] lafzından me΄hûzdur, inâre ve izâ΄et münâsebetiyle. İntehâ. Ve
بُرْهَانُ [Burhân] Esâmîdendir: Burhân b. Suleymân es-Semerḵandî muhaddistir. Ve
بُرْهَانُ [Burhân] Nühâttan ʹAmr b. Mesʹûd’un ceddi ismidir.
اَلْبُرْهَانُ [el-burhân] (bâ’nın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Huccet; yukâlu: بَرْهَنَ عَلَيْهِ إِذَا أَقَامَ الْحُجَّةَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı