el-berîm ~ اَلْبَرِيمُ

Kamus-ı Muhit - البريم maddesi

اَلْبَرِيمُ [el-berîm] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Sabâh vaktine denir; yukâlu: جَاءَنِي فِي الْبَرِيمِ أَيْ فِي الصُّبْحِ Ve kaytan taʹbîr olunan hayta denir ki ak ve kırmızı haytlardan büküp nisvân-ı Aʹrâb onu bellerine kuşanırlar ve kollarına bağlarlar. Ve mutlakan karışık iki renkten mürekkeb alaca nesneye de denir. Ve şol ipe denir ki alaca olup nisvân kısmı onu cevâhir ile tezyîn edip hamâ΄il gibi takınırlar; yukâlu: جَاءَتْ وَعَلَيْهَا بَرِيمٌ وَهُوَ حَبْلٌ لِلْمَرْأَةِ فِيهِ لَوْنَانِ مُزَيَّنٌ بِجَوْهَرٍ Ve sürme ile karışık akan gözyaşına ıtlâk olunur; yukâlu: سَالَ مِنْ عَيْنِهِ بَرِيمٌ أَيْ دَمْعٌ مُخْتَلِطٌ بِالْإِثْمِدِ Ve kabâ΄il-i muhtelifeden müctemiʹ kavm ve gürûh-ı nâsa ıtlâk olunur; yukâlu: جَاءَ بَرِيمٌ مِنَ النَّاسِ أَيْ لَفِيفٌ Ve ʹaskere ıtlâk olunur, ahlât-ı nâstan müctemiʹ olup yâhûd onda kabâ΄il-i muhtelifenin gûnâgûn şiʹâr ve ʹalâmetleri vâkiʹ olduğu için; yukâlu: بَرِيمٌ عَظِيمٌ أَيْ جَيْشٌ Ve حِرْزٌ [ḩirz] ve عُوذَةٌ [ʹûžet]e denir ki rengârenk alaca ile dikip etfâle taʹlîk olunur. Ve koyun ve keçi karışık sürüye denir. Ve müttehem adama denir; yukâlu: هُوَ بَرِيمٌ بِهِ أَيْ مُتَّهَمٌ Ve devenin hörgücüyle karaciğerine denir. tûlan katʹ olup ip makûlesi nesne ile birbirine sarıp pişirirler;hörgüç ak ve ciğer siyâh olmakla alacalığı bâʹis-i tesmiyedir; tekûlu: إِشْوِ لَنَا مِنْ بَرِيمِهَا أَيْ كَبِدِهَا وَسَنَامِهَا يُقَدَّانِ طُولًا وَيُلَفَّانِ بِخَيْطٍ أَوْ غَيْرِهِ

Vankulu Lugatı - البريم maddesi

اَلْبَرِيمُ [el-berîm] (bâ’nın fethi ve râ’nın kesri ve meddiyle) Bi-maʹnâhu; mislu: مَاءٌ مُسْخَنٌ وَسَخِينٌ وَعَسَلٌ مُعْقَدٌ وَعَقِيدٌ وَمِيزَانٌ مُتْرَصٌ وَتَرِيصٌ Ve تَرِيصٌ [tarîṡ] ṡâd-ı mühmele ile doğru terâzû maʹnâsınadır. Ve Ebû ʹUbeyde eyitti: تَرِيصٌ [tarîṡ] şol iptir ki iki levnden bükülmüştür ve gâh olur ʹavretler onu bellerine bağlarlar ve gâh onu oğlancıklara asarlar, yavuz göz defʹi için. Ve bu sebebden ʹaskere بَرِيمٌ [berîm] derler, onda kabâ΄il-i muhtelifenin ʹalâmetleri cemʹ olduğu için. Ve

بَرِيمٌ [berîm] Şol beze derler ki onun ipliği bükülmüş olup zî-tâkayn ola. Ve مُبْرَمٌ [mubrem] demekle maʹrûf olan kumâşa مُبْرَمٌ [mubrem] dedikleri bundan me΄hûzdur. Ve

بَرِيمَةٌ [berîmet] Devenin hörgücü ile bağrına ıtlâk olunur ki tûlan katʹ olunup iple birbirine sarıp pişirirler; yukâlu: إِشْوِ لَنَا مِنْ بَرِيمَتِهَا أَيْ مِنَ الْكَبِدِ وَالسَّنَامِ يُقَدَّانِ طُولًا وَيُلَفَّانِ بِخَيْطٍ أَوْ غَيْرِهِ Baʹzılar eyitti buna بَرِيمَةٌ [berîmet] dedikleri سَنَامٌ [senâm] ak olup bağır siyâh olduğuna binâ΄endir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı