اَلتَّلَفُّعُ [et-teleffuʹ] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Örtüye bürünmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَفَّعَتِ الْمَرْأَةُ بِمِرْطِهَا إِذَا تَلَحَّفَتْ Ve âteş ʹalevlenmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَلَفَّعَتِ النَّارُ إِذَا تَلَهَّبَتْ Ve tamâm pîrlik ʹârız olup eseri her yeri kaplamak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَلَفَّعَ فُلاَنٌ إِذَا شَمِلَهُ الشَّيْبُ
اَلتَّلَفُّعُ [et-teleffuʹ] (fethateynle ve fâ’nın zammı ve teşdîdiyle) ʹAvret bir nesne ile örtünmek; yukâlu: تَلَّفَعَتِ الْمَرْأَةُ بِمِرْطِهَا إِذَا تَلَحَّفَتْ بِهِ Ve مِرْطٌ [mirṯ] mîm’in kesri ve râ’nın sükûnuyla bir cins giysidir ki onu ekser ʹArab tâ΄ifesi giyer. Ve
تَلَفُّعٌ [teleffuʹ] Mutlakan örtünmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: تَلَفَّعَ الرَّجُلُ بِالثَّوْبِ وَالشَّجَرُ بِالْوَرَقِ إِذَا اشْتَمَلَ بِهِ وَتَغَطَّى Ve
تَلَفُّعٌ [teleffuʹ] Tamâm pîrlik ʹârız olmağa dahi derler; yukâlu: تَلَفَّعَ فُلَانٌ إِذَا شَمِلَهُ الشَّيْبُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı