er-râḩat ~ اَلرَّاحَةُ

Kamus-ı Muhit - الراحة maddesi

اَلرَّاحَةُ [er-râḩat] (hâ’yla) رَاحٌ [râḩ]ın müfredidir ki zikr olundu. Ve

رَاحَةٌ [râḩat] Geline denir عِرْسٌ [ʹirs] maʹnâsına. Ve avluya denir, sâha gibi. Ve esvâb bükümüne denir; tekûlu: إِطْوِهِ عَلَى رَاحَتِهِ أَيْ طَيِّهِ اْلأَوَّلِ Ve

رَاحَةٌ [Râḩat] Yemen’de bir mevziʹ adıdır. Ve Ḩaraḋ kurbünde bir mevziʹ ve Ḣuzâʹa bilâdında bir mevziʹ adıdır. Onda bir vakʹa olmakla يَوْمُ رَاحَةٍ [yevmu râḩat] maʹrûftur. Ve

رَاحَةٌ [râḩat] Masdar olur, kerîm ve sehî adam âhere ihsân eylediği için safâlanıp şevk ile cünbüş ve neşâtlanmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاحَ فُلاَنٌ لِلْمَعْرُوفِ أَيِ اْلإِحْسَانِ يَرَاحُ رَاحَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَخَذَتْهُ لَهُ خِفَّةٌ وَأَرْيَحِيَّةٌ أَيْ هَشَّةٌ Ve bir işi hiffet-i yed ile yaʹnî cüst ve çabuk tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاحَتْ يَدُهُ لِكَذَا إِذَا خَفَّتْ Ve minhu kavluhu ʹaleyhi’s-selâm: “وَمَنْ رَاحَ إِلَى الْجُمُعَةِ فِي السَّاعَةِ اْلأُولَى فَكَأَنَّمَا قَرَّبَ بَدَنَةً وَمَنْ رَاحَ فِي السَّاعَةِ الثَّانِيَةِ” اَلْحَدِيثُ، لَمْ يُرِدْ رَوَاحَ النَّهَارِ بَلِ الْمُرَادُ خَفَّ إِلَيْهَا وَأَسْرَعَ Şârih der ki رَوَاحٌ [revâḩ] mutlak gitmek maʹnâsına da istiʹmâl olunmakla burada o maʹnâda dahi be-câdır. Ve

رَاحَةٌ [râḩat] At aygırlanmak maʹnâsına gelir; yukâlu: رَاحَ الْفَرَسُ يَرَاحُ رَاحَةً إِذَا صَارَ حِصَانًا أَيْ فَحْلاً Ve ağaç yaprak yarmak maʹnâsınadır ki yaprakları görünmeğe başlamaktan ʹibârettir; yukâlu: رَاحَ الشَّجَرُ إِذَا تَفَطَّرَ بِوَرَقٍ Ve bir şey΄in râyihasını almak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاحَ الشَّيْءَ يَرِيحُهُ وَيَرَاحُهُ إِذَا وَجَدَ رِيحَهُ Ve bir kimseden ʹatiyye ve ihsâna nâ΄il olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاحَ مِنْكَ مَعْرُوفًا إِذَا نَالَهُ Ve

رَاحَةٌ [râḩat] رَوِيحَةٌ [revîḩat] maʹnâsına, gelir, ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - الراحة maddesi

اَلرَّاحُ [er-râḩ] ve

اَلرَّيَاحُ [er-reyâḩ] (râ’nın fethiyle ikisinde dahi) Şarâb, hamr maʹnâsına. Ve

رَاحٌ [râḩ] رَاحَةٌ [râḩat]ın cemʹi dahi gelir. Ve aya maʹnâsına. Ve

رَاحٌ [râḩ] Şâd olmağa dahi derler. إِرْتِيَاحٌ [irtiyâḩ] gibi. Ve yel katı esmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: يَوْمٌ رَاحٌ أَيْ شَدِيدُ الرِّيحِ Ve

اَلرَّوْحُ [er-revḩ] ve

اَلرَّاحَةُ [er-râḩat] (râ’nın fethiyle ve vâv’ın sükûnuyla) Dinlenmek, istirâhat maʹnâsına. Ve

رَوْحٌ [revḩ] Nesîm maʹnâsına da gelir. Ve gökçek maʹnâsına da gelir; yukâlu: نَوْمٌ رَوْحٌ أَيْ طَيِّبٌ Ve

رَوْحٌ [revḩ] Rahmet maʹnâsına da gelir. Ve yel pek esmek maʹnâsına da istiʹmâl olunur; yukâlu: رَاحَ الْيَوْمُ يَرَاحُ إِذَا اشْتَدَّتْ رِيحُهُ Ve havuza yel dokunmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: رِيحَ الْغَدِيرُ عَلَى مَا لَمْ يُسَمَّ فَاعِلُهُ إِذَا ضَرَبَتْهُ الرِّيحُ Ve

رَوْحٌ [revḩ] Ağacın yaprağı zâhir olmağa dahi derler; yukâlu: رَاحَ الشَّجَرُ يَرَاحُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Nitekim رَاحَةٌ [râḩat] ihsân hîninde şâd olup hiffet bulmağa derler; yukâlu: رَاحَ فُلَانٌ لِلْمَعْرُوفِ يَرَاحُ رَاحَةً إِذَا أَخَذَتْهُ لَهُ خِفَّةٌ Ve bir nesneyi işlemekte el süvâr olmağa dahi derler; yukâlu: رَاحَتْ يَدُهُ بِكَذَا أَيْ خَفَّتْ لَهُ Ve

رَاحَةٌ [râḩat] At aygırlanmağa dahi derler; yukâlu: رَاحَ الْفَرَسُ يَرَاحُ رَاحَةً إِذَا تَحَصَّنَ أَيْ صَارَ فَحْلًا Ve bir nesnenin kokusın almağa dahi derler; yukâlu: رَاحَ الشَّيْءَ يَرَاحُهُ وَيَرِيحُهُ إِذَا وَجَدَ رِيحَهُ Ve minhu’l-hadîsu: “مَنْ قَتَلَ نَفْسًا مُعَاهَدَةً لَمْ يَرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ” جَعَلَهُ أَبُو عُبَيْدٍ مِنْ رِحْتُ الشَّيْءَ أَرَاحُهُ وَكَانَ أَبُو عَمْرٍو يَقُولُ لَمْ يَرِحْ بِكَسْرِ الرَّاءِ يَجْعَلُهُ مِنْ رَاحَ الشَّيْءَ يَرِيحُهُ وَالْكِسَائِيُّ يَقُولُ لَمْ يُرَحْ يَجْعَلُهُ مِنْ أَرَحْتُ الشَّيْءَ فَأَنَا أُرِيحُهُ وَالْمَعْنَى وَاحِدٌ وَقَالَ الْأَصْمَعِيُّ لَا أَدْرِي هُوَ مِنْ رِحْتُ أَوْ مِنْ أَرَحْتُ Ve deve yatağına dönmeğe dahi derler; yukâlu: رَاحَتِ الْإِبِلُ إِلَى الْمُرَاحِ Ve مُرَاحٌ [murâḩ] mîm’in zammıyla deve yatağıdır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı