اَلسَّادِرُ [es-sâdir] ve
اَلسَّدِرُ [es-sedir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Sergeşte ve mütehayyir kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ سَادِرٌ وَسَدِرٌ أَيْ مُتَحَيِّرٌ Ve
سَادِرٌ [sâdir] Kâr ve kirdârında mübâlât ve ihtimâm eylemez olan lâübâlî adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ سَادِرٌ إِذَا كَانَ لاَ يَهْتَمُّ وَلاَ يُبَالِي مَا صَنَعَ Ve harâret-i havânın şiddetinden gözleri dumanlanıp hîre olmakla idrâkten kalmış olan deveye denir; yukâlu: بَعِيرٌ سَادِرٌ إِذَا صَارَ قَدْ تَحَيَّرَ بَصَرُهُ مِنْ شِدَّةِ الْحَرِّ Ve
سَدِرٌ [sedir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Deryâya ıtlâk olunur, gûyâ ki hayretinden bir tarafa revân olmaz.
اَلسَّادِرُ [es-sâdir] (dâl’ın kesriyle) Şol kimsedir ki işlediği nesneyi kayırmaz. Ve mütehayyir maʹnâsına da gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı