اَلسَّادِسُ [es-sâdis] (dâl’ın kesriyle) ve
اَلسَّاتُّ [es-sâtt] (tâ’nın teşdîdiyle) ve
اَلسَّادِي [es-sâdî] (dâl’ın kesri ve yâ’nın sükûnuyla) Altıncı demektir, şol kimse ki سَادِسٌ [sâdis] der, سِدْسٌ [sids]ten binâ kılar. Ve şol kimse ki سَاتٌّ [sâtt] der tâ’nın teşdîdiyle, سِتٌّ [sitt] ve سِتَّةٌ [sittet]ten binâ kılar. Ve şol kimse ki سَادِي [sâdî] der, sîn-i ahîreyi yâ’ya kalb eyler ki baʹzı hurûfu yâ’ya kalb etmek câ΄iz olur: أَمَّا [emmâ]da أَيْمَا [eymâ] ve تَسَنُّنٌ [tesennun]da تَسَنِّي [tesennî] ve تَقَضُّضٌ [teḵaḋḋuḋ]da تَقَضِّي [teḵaḋḋî] ve تَلَعُّعٌ [telaʹʹuʹ]da تَلَعِّي [telaʹʹî] ve تَسَرُّرٌ [teserrur]da تَسَرِّي [teserrî] dedikleri gibi. Ve تَقَضِّي [teḵâḋḋî] havâdan kuş inmek ve تَلَعِّي [telaʹʹî] لُعَاعٌ [luʹâʹ] devşirmeğe derler. Ve لُعَاعٌ [luʹâʹ] zamm-ı lâm’la ve ʹayneyn-i mühmeleteyn ile yerden yeni çıkan ottur. Ve تَسَرِّي [teserrî] câriye tutmağa derler. Sâhibu’l-kitâb Cevherî rahmetullâhi eydür: Ammâ إِسْتٌ [ist] inşâ΄allâhu taʹâlâ bâb-ı hâ’da zikr olunur, zîrâ bu aslında سَتَهٌ idi, hâ΄ ile.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı