es-surûb ~ اَلسُّرُوبُ

Kamus-ı Muhit - السروب maddesi

اَلسُّرُوبُ [es-surûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Davar otlağa yüz tutup gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَرَبَ الْبَعِيرُ سُرُوبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا تَوَجَّهَ لِلْمَرْعَى Kâle’ş-şârih ve yukâlu: سَرَبَ فِي اْلأَرْضِ سُرُوبًا إِذَا ذَهَبَ وَمَضَى فِيهَا

Vankulu Lugatı - السروب maddesi

اَلسُّرُوبُ [es-surûb] (zammeteynle) Erkek davar merʹâya teveccüh etmek; yukâlu: سَرَبَ الْفَحْلُ يَسْرُبُ سَرْبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ﴾ (الرعد 10) أَيْ ظَاهِرٌ Ve

اَلسَّرَبُ [es-sereb] (sîn’in ve râ’nın fethiyle) Deve ve sâ΄ir raʹy olunan davarlardır. Ve bundan me΄hûzdur ʹArabların kavli: “إِذْهَبْ فَلَا أَنْدَهُ سَرَبَكَ” أَيْ لَا أَرُدُّ إِبِلَكَ وَسَائِرَ مَوَاشِيكَ تَذْهَبُ حَيْثُ شَاءَتْ أَيْ لَا حَاجَةَ لِي فِيكَ Ve zamân-ı câhiliyyette ʹavretlerine talâk verdikleri hînde “إِذْهَبِي فَلَا اَنْدَهُ سَرَبَكِ” derlerdi. Ve

سَرَبٌ [sereb] Tarîka dahi derler; yukâlu: خَلِّ لَهُ سَرَبَهُ Ve yer altında olan eve سَرَبٌ [sereb] derler; yukâlu: إِنْسَرَبَ الْوَحْشِيُّ فِي سَرَبِهِ Ve سَرَبٌ [sereb]inde olan tilkiye سَرَبٌ [sereb] derler. Ve kırbadan akan suya dahi سَرَبٌ [sereb] derler; yukâlu: سَرِبَتِ الْمَزَادَةُ يَسْرَبُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَالَتْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı