اَلطَّرُّ [eṯ-ṯarr] (ṯâ’nın fethi ve râ’nın teşdîdiyle) Develeri pek sürüp götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الْإِبِلَ طَرًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا شَلَّهَا وَسَاقَهَا شَدِيدًا Ve dağınık giden develeri toplayıp yoluna komak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الْإِبِلَ إِذَا ضَمَّهَا مِنْ نَوَاحِيهَا Ve
طَرٌّ [ṯarr] ve
طُرُورٌ [ṯurûr] Bıçak makûlesini bileyip keskin eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ السِّكِّينَ وَغَيْرَهُ إِذَا حَدَّدَهَا Ve binâyı tecdîd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الْبُنْيَانَ إِذَا جَدَّدَهُ Ve yerden nebât bitmeğe başlayıp uçları görünmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ النَّبَاتُ طَرًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا طَلَعَ Kezâlik tâze oğlanın bıyığı terlemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: طَرَّ شَارِبُ الْغُلاَمِ إِذَا طَلَعَ Ve yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الثَّوْبَ إِذَا شَقَّهُ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الشَّيْءَ إِذَا قَطَعَهُ Yan kesiciye طَرَّارٌ [ṯarrâr] ıtlâkı bundan me΄hûzdur. Ve bir nesneyi bir takrîble kapıp almak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ الشَّيْءَ إِذَا خَلَسَهُ Ve çehreye şamar vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ فُلاَنًا إِذَا لَطَمَهُ Ve düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَّ مِنَ السَّطْحِ طَرًّا مِنَ الْبَابَيْنِ الْمَزْبُورَيْنِ إِذَا سَقَطَ Ve
طَرٌّ [ṯarr] Deve ve eşek makûlesi hayvânın döküldükten sonra yeniden nâbit olan tüylerine denir; bi-maʹnâ fâʹildir; yukâlu: طَفِقَ يَنْشَأُ طَرُّ الْبَعِيرِ وَالْحِمَارِ أَيْ وَبَرُهُ وَشَعْرُهُ النَّاسِلُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı