el-ʹuzûb ~ اَلْعُزُوبُ

Kamus-ı Muhit - العزوب maddesi

اَلْعُزُوبُ [el-ʹuzûb] (غُرُوبٌ [ġurûb] vezninde) Gâ΄ib ve nâ-bedîd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَزَبَ الشَّيْءُ عُزُوبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا غَابَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿عَالِمُ الْغَيْبِ لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ﴾ الآية، أَيْ لاَ يَغِيبُ Ve

عُزُوبٌ [ʹuzûb] Gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَزَبَ الرَّجُلُ إِذَا ذَهَبَ ve ʹArablar “Filân hatunun zevci gâ΄ib oldu” diyecek yerde عَزَبَ طُهْرُ الْمَرْأَةِ derler. Ve “Filân yerde şenlik olmayıp hâlî ve tenhâ kaldı” diyecek yerde عَزَبَتِ اْلأَرْضُ derler, gerek miyâh ve nebâtâtla o yer âbâdân ve gerek kafr ve bî-ʹumrân olsun.

Vankulu Lugatı - العزوب maddesi

اَلْعُزُوبُ [el-ʹuzûb] (zammeteynle) Irak olmak: عَزَبَ عَنِّي فُلَانٌ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا بَعُدَ وَغَابَ ve yukâlu: عَزَبَ عَنْ فُلَانٍ حِلْمُهُ Ve deve merʹâda ırağa gitmeğe dahi derler; yukâlu: عَزَبَتِ الْإِبِلُ أَيْ بَعُدَ فِي الْمَرْعَى لَا تَرُوحُ أَيْ لَا تَعُودُ فِي اللَّيْلِ Ve ʹavretin tuhru mümted olmağa dahi derler; yukâlu: عَزَبَتْ طُهْرُ الْمُرْأَةِ إِذَا غَابَ زَوْجُهَا عَنْهَا Ve yer hâlî olmağa dahi derler; yukâlu: عَزَبَتِ الْأَرْضُ إِذَا لَمْ تَكُنْ بِهَا أَحَدٌ مُخْصِبَةً كَانَتْ أَوْ مُجْدِبَةً Yaʹnî gerek o yer evin olsun gerek kuraklık olsun.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı