اَلْعَرِيكَةُ [el-ʹarîket] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Devenin hörgücüne, ʹalâ-kavlin hörgücün bakiyyesine ıtlâk olunur. Ve nefs ve zât maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: كَرِيمُ الْعَرِيكَةِ أَيِ النَّفْسِ ve yukâlu: رَجُلٌ لَيِّنُ الْعَرِيكَةِ أَيْ سَلِسُ الْخَلْقِ مُنْكَسِرُ النَّخْوَةِ Yaʹnî “Mülâyim-meşreb ve nâzük-tabîʹat olup nahvet ve huşûnetten ve hilâf ve nüfûrdan âzâdedir.” Ve bunlar hörgüç maʹnâsından müsteʹârdır, bu cihetle tabîʹat maʹnâsına da müstaʹmeldir, niteki Ṡiḩâḩ’ta mersûmdur.
اَلْعَرِيكَةُ [el-ʹarîket] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın kesri ve meddiyle) Bakiyye maʹnâsına; yukâlu: هِيَ عَرِيكَةُ السَّنَامِ لِبَقِيَّتِهِ Ve
عَرِيكَةٌ [ʹarîket] Tabîʹat maʹnâsına da gelir; yukâlu: فُلَانٌ لَيِّنُ الْعَرِيكَةِ إِذَا كَانَ سَلِسًا Yaʹnî mutîʹ ve münkâd olsa ve mütekebbirlik zâ΄il olmak mahallinde dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: لَأَنْتَ عَرِيكَتُهُ إِذَا انْكَسَرَتْ نَخْوَتُهُ Ve نَخْوَةٌ [naḣvet] kibr ve ʹazamete derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı