اَلْعَزْمُ [el-ʹazm] (ʹayn’ın fethi ve zammı ve zâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) ve
اَلْمَعْزَمُ [el-maʹzem] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) ve
اَلْمَعْزِمُ [el-maʹzim] (مَجْلِسٌ [meclis] vezninde) ve
اَلْعُزْمَانُ [el-ʹuzmân] (ʹayn’ın zammıyla) ve
اَلْعَزِيمُ [el-ʹazîm] ve
اَلْعَزِيمَةُ [el-ʹazîmet] (ʹayn’ların fethiyle) Bir nesneyi işlemeğe katʹî rabt-ı kalble kasd ve teveccüh kılmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin bir işte cidd ve saʹy ve ihtimâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَزَمَ عَلَى الْأَمْرِ وَعَزَمَهُ عَزْمًا وَعُزْمًا وَمَعْزَمًا وَمَعْزِمًا وَعُزْمَانًا وَعَزِيمًا وَعَزِيمَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَرَادَ فِعْلَهُ وَقَطَعَ عَلَيْهِ أَوْ جَدَّ فِي الْأَمْرِ Ve yukâlu: عَزَمَ الْأَمْرُ نَفْسُهُ أَيْ عُزِمَ عَلَيْهِ Ve bu mübâlagaten kalb kabîlindendir, ke-kavlihim: هَلَكَ الرَّجُلُ وَإِنَّمَا هُوَ أُهْلِكَ Ve عَلَى lafzıyla ant vermek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَزَمَ عَلَى الرَّجُلِ إِذَا أَقْسَمَ عَلَيْهِ Ve عَزَائِمُ [ʹazâ΄im] okumak maʹnâsınadır; yukâlu: عَزَمَ الرَّاقِي إِذَا قَرَأَ الْعَزَائِمَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı