اَلْعَوْذُ [el-ʹavž] (ʹayn’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلْعِيَاذُ [el-ʹiyâž] (ʹayn’ın kesriyle) ve
اَلْمَعَاذُ [el-meʹâž] ve
اَلْمَعَاذَةُ [el-meʹâžet] (mîm’lerin fethiyle) Sığınmak, ilticâ maʹnâsınadır; yukâlu: عَاذَ بِهِ يَعُوذُ عَوْذًا وَعِيَاذًا وَمَعَاذًا وَمَعَاذَةً إِذَا الْتَجَأَ ve yukâlu: عَوْذٌ بِاللهِ مِنْكَ أَيْ أَعُوذُ بِاللهِ مِنْكَ Ve bir adama bir adamı darbla tahvîf edip lâkin henüz darb eylemeksizin bir takrîb yedinden sıyrılıp halâs olsa, أَفْلَتَ مِنْهُ عَوْذًا derler. Baʹzı nüshada bu fethateynle mazbût olmakla ona göre kerâhet maʹnâsından münşaʹib olur. Ve
عَوْذٌ [ʹAvž] Esmâ-i ricâldendir.
اَلْعِيَاذُ [el-ʹiyâž] (ʹayn’ın kesriyle) Sığınacak yer, melce΄ maʹnâsına; yukâlu: هُوَ عِيَاذِي أَيْ مَلْجَإِي Ve
عِيَاذٌ [ʹiyâž] Âhûnun yâhûd nâkanın tâze doğurması; yukâlu: هِيَ فِي عِيَاذِهَا أَيْ بِحَدَثَانِ نِتَاجِهَا Ve حَدَثَانٌ [ḩadešamp;ân] fethateynle tâzelik maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı