el-ʹanen ~ اَلْعَنَنُ

Kamus-ı Muhit - العنن maddesi

اَلْعَنُّ [el-ʹann] (ʹayn’ın fethi ve nûn’un teşdîdiyle) ve

اَلْعَنَنُ [el-ʹanen] (fethateynle) ve

اَلْعُنُونُ [el-ʹunûn] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir adamın önüne arkuru bir iş zuhûr eylemek maʹnâsınadır; meselâ bir işte müştagil iken nâgehânî bir iş dahi açılmak gibi; yukâlu: عَنَّ لَهُ الشَّيْءُ عَنًّا وَعَنَنًا وَعُنُونًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا ظَهَرَ أَمَامَهُ وَاعْتَرَضَ Ve

عَنَنٌ [ʹanen] (fethateynle) Maʹnâ-yı mezbûrdan ism olur. Ve

عَنٌّ [ʹann] (teşdîd-i nûn’la) Bir kimse hakkında عِنِّينٌ [ʹinnîn] olmasıyla hükm olunmak yâhûd sihr ile bağlı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عُنَّ فُلَانٌ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا حَكَمَ الْقَاضِي عَلَيْهِ بِالْعَنَانَةَ أَوْ مُنِعَ عَنِ الْمَرْأَةِ بِالسِّحْرِ Bundan ism عُنَّةٌ [ʹunnet]tir ʹayn’ın zammıyla. Ve mektûba ʹunvân yazmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَّ الْكِتَابَ إِذَا كَتَبَ عُنْوَانَهُ Ve atın uyanına dizgin geçirmek maʹnâsınadır; tekûlu: عَنَنْتُ اللِّجَامَ إِذَا جَعَلْتَ لَهُ عِنَانًا Ve dizgini çekmekle atı alıkomak maʹnâsınadır; tekûlu: عَنَنْتُ الْفَرَسَ إِذَا حَبَسْتَهُ بِالْعِنَانِ Ve sövmek maʹnâsınadır; tekûlu: عَنَنْتُ فُلَانًا إِذَا سَبَبْتَهُ

Vankulu Lugatı - العنن maddesi

اَلْعَنَنُ [el-ʹanen] (fethateynle) Bir nesne ʹârız olmak. Ve arkırı gelmek; yukâlu: عَنَّ لِي كَذَا يَعُنُّ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَيُعِنُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي عَنَنًا إِذَا عَرَضَ وَاعْتَرَضَ وَيُقَالُ لَا أَفْعَلُهُ مَا عَنَّ فِي السَّمَاءِ نَجْمٌ أَيْ مَا عَرَضَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı