el-ʹuvâ΄ ~ اَلْعُوَاءُ

Kamus-ı Muhit - العواء maddesi

اَلْعَيُّ [el-ʹayy] (ʹayn’ın fethi ve yâ’nın teşdîdiyle ki aslı عَوَى idi) ve

اَلْعُوَاءُ [el-ʹuvâ΄] (ʹayn’ın zammı ve elifin meddiyle) ve

اَلْعَوَّةُ [el-ʹavvet] (ʹayn’ın fethi ve vâv’ın teşdîdiyle) ve

اَلْعَوِيَّةُ [el-ʹaviyyet] (غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde) Kelb ve kurt makûlesi ağzını bir tarafa çevirip ürmek, ʹalâ-kavlin savtını açıklamayarak uzatmak manâsınadır ki ulumak taʹbîr olunur, yukâlu: عَوَى الْكَلْبُ يَعْوِي عَيًّا وَعُوَاءً وَعَوَّةً وَعَوِيَّةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا لَوَى خَطْمَهُ وَصَوَّتَ أَوْ مَدَّ صَوْتَهُ وَلَمْ يُفْصِحْ Ve bir nesneyi bir tarafa burup bükmek maʹnâsına; yukâlu: عَوَى الشَّيْءَ إِذَا عَطَفَهُ Ve bir kimse meselâ otuz yaş gibi tamâmî-i kuvvet kertesine gelip pazılarını gereği gibi kavî olmakla âherin pençesini burmak maʹnâsına müstaʹmeldir, yukâlu: عَوَى الرَّجُلُ إِذَا بَلَغَ ثَلَاثِينَ سَنَةً فَقَوِيَتْ يَدُهُ فَعَوَى يَدَ غَيْرِهِ Ve bir nesneyi iki kat eğmek maʹnâsınadır, yukâlu: عَوَى الْبُرَةَ وَالْقَوْسَ إِذَا عَطَفَهَا Ve عَنْ harfiyle redd ve sarf maʹnâsına müstaʹmel olur; yukâlu: عَوَى عَنِ الرَّجُلِ إِذَا كَذَّبَ وَرَدَّ Yaʹnî “Filân hakkında gıybet eden kimseyi tekzîb edip o töhmeti filân üzerinden redd eyledi.” Ve bir cemâʹati fitne ve kavgaya çağırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَوَى الْقَوْمَ إِلَى الْفِتْنَةِ إِذَا دَعَاهُمْ

اَلْعَوَّاءُ [el-ʹavvâ΄] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde ve kasr ile) Kelbe denir. Ve dübüre ve makʹada ıtlâk olunur. Ve menâzil-i kamerden bir menzilin adıdır; beş yâhûd dört kevkebden ʹibârettir ki kitâbet-i elif sûretinde vâkiʹ olmuşlardır ve ona وَرِكُ الْأَسَدِ [Veriku’l-Esed] dahi derler. Bu sûret, suver-i şimâliyyedendir, bir elini âsumâna doğru uzatıp bir adamı çağırır şeklinde bir kimse sûreti olacaktır, kevâkib-i mezbûre taraf-ı esfelinde merkûzdur. Şârih der ki Esâs’ın beyânına göre menzil-i mezbûr bürûdet-i havâ mevsiminin ʹakibinde tulûʹ eylemekle gûyâ ki berdi tard ve tebʹîd ederek ensesinden çağırıp gider olduğu bâʹis-i tesmiyedir, onun için طَارِدَةُ الْبَرْدِ [Ṯâridetu’l-Berd] dahi derler. Ve

عَوَّاءٌ [ʹavvâ΄] Koca nâkaya denir.

Vankulu Lugatı - العواء maddesi

اَلْعُوَاءُ [el-ʹuvâ΄] (ʹayn’ın zammı ve vâv’ın tahfîfi ve elifin meddiyle) Kelb çağırmak yâhûd kurt veyâhûd çakal çağırmak; yukâlu: عَوَى الْكَلْبُ وَالذِّئْبُ وَابْنُ آوَى يَعْوَى عُوَاءً إِذَا صَاحَ

اَلْعَوَّاءُ [el-ʹavvâ΄] (ʹayn’ın fethi ve vâv’ın teşdîdi ve elifin meddiyle) Şol kelbdir ki çok ürücü ola. Ve

عَوَّاءٌ [ʹavvâ΄] İnsânın aşağısına dahi derler, دُبُرٌ [dubur] maʹnâsına. Ve gâh olur elifin kasr ederler. Ve

عَوَّاءٌ [ʹAvvâ΄] Menâzil-i kamerden bir menzilin ismidir, meddi kasrı câ΄izdir. Ve o beş yıldızdır ki onlara وَرِكُ الْأَسَدِ [Veriku’l-Esed] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı