el-ġâsiḵ ~ اَلْغَاسِقُ

Kamus-ı Muhit - الغاسق maddesi

اَلْغَاسِقُ [el-ġâsiḵ] (ism-i fâʹil bünyesiyle) Kamere ıtlâk olunur yâhûd şafak gâ΄ib olduğu hînde leyle ıtlâk olunur; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ﴾ أَيِ اللَّيْلِ إِذَا دَخَلَ أَوِ الثُّرَيَّا إِذَا سَقَطَتْ لِكَثْرَةِ الطَّوَاعِينِ وَالْأَسْقَامِ عِنْدَ سُقُوطِهَا وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَجَمَاعَةٌ مِنْ شَرِّ الذِّكَرِ إِذَا قَامَ Yaʹnî baʹzılar mutlakan kamer ile ve baʹzılar leyl ile ve baʹzılar husûfa dâhil kamer ile ve baʹzılar zulmete dâhil gece ile tefsîr eylediler, zîrâ mevkiʹ-i şerr ü şûrdur. Ve baʹzılar irtifâʹdan sâkıt olan Süreyyâ ile tefsîr eylediler ki o hengâmda tavâʹîn ve eskâm çok tahaddüs eder, husûsan devâbb ve mevâşî helâkları o evânda olur ve tulûʹ ve irtifâʹında mündefiʹ olur, niteki “إِذَا طَلَعَ النَّجْمُ اِرْتَفَعَتِ الْعَاهَاتُ” hadîsinde işâret olunmuştur. Ve fi’l-Câmiʹi’ṡ-Ṡaġîr “إِذَا طَلَعَتِ الثُّرَيَّا أَمِنَ الزَّرْعُ مِنَ الْعَاهَاتِ” Ve İbn ʹAbbâs ve müfessirînden cemâʹat-i kesîre kıvâma gelmiş zeker ile beyân eylediler ki şerr ve şûrun âlet-i mahsûsu olduğu tezkîrden müstagnîdir.

Vankulu Lugatı - الغاسق maddesi

اَلْغَاسِقُ [el-ġâsiḵ] (sîn’in kesriyle) Geceye derler, şafak gâ΄ib olduğu hînde. Ve Bârî taʹâlânın ﴿وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ﴾ (الفلق، 3) dediği إِذَا دَخَلَ maʹnâsınadır, Ḩasen rivâyeti üzere. Baʹzılar غَاسِقٌ [ġâsiḵ]ten murâd kamerdir dedi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı