اَلْغَبْنُ [el-ġabn] (ġayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْغَبَنُ [el-ġaben] (fethateynle) Bir nesneyi unutmak yâhûd gaflet eylemek yâhûd galat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: غَبِنَ الشَّيْءَ وَفِيهِ غَبْنًا وَغَبَنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَسِيَهُ أَوْ أَغْفَلَهُ أَوْ غَلِطَ فِيهِ Ve
غَبَنٌ [ġaben] fethateynle) ve
غَبَانَةٌ [ġabânet] (غَبَاوَةٌ [ġabâvet] vezninde) Bir adamın re΄y ve endîşesi süst ve zaʹîf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَبِنَ رَأْيَهُ غَبَانَةً وَغَبَنًا إِذَا ضَعُفَ Ve رَأْيَهُ kelimesi mansûbdur.
اَلْغَبَنُ [el-ġaben] (fethateynle) Re΄yde kusûr etmek; tekûlu: غَبِنَ رَأْيُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَقَصَ Ve رَأْيٌ [re΄y] mefʹûliyyet üzere mansûb olup fâʹil olmadığının vechi سِفِهَ tefsîrinde zikr olunur inşâallâhu taʹâlâ.
اَلْغَبْنُ [el-ġabn] (ġayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Bir kimseyi beyʹde aldamak, bâzârın ehli olmamakla; tekûlu: غَبَنْتُهُ فِي الْبَيْعِ مِنَ الْبَابِ الثَّانِيVe
غَبْنٌ [ġabn] Bezi kısmağa ve taʹâmı gizlemeğe dahi derler, nitekim خَبَنْتُ tefsîrinde geçmiştir; tekûlu: غَبَنْتُ الثَّوْبَ وَالطَّعَامَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı