el-fûhet ~ اَلْفُوهَةُ

Kamus-ı Muhit - الفوهة maddesi

اَلْفَاهُ [el-fâh] (حَالٌ [ḩâl] vezninde) ve

اَلْفُوهُ [el-fûh] (fâ’nın zammıyla) ve

اَلْفِيهُ [el-fîh] (fâ’nın kesriyle) ve

اَلْفُوهَةُ [el-fûhet] (fâ-yı mazmûme ile ki ahasstır) ve

اَلْفَمُ [el-fem] (دَمٌ [dem] vezninde) Cümlesi berâberdir ki ağıza denir, Fârisîde dehân derler; cemʹleri أَفْوَاهٌ [efvâh] gelir ve أَفْمَامٌ [efmâm] gelir,أَحْوَالٌ [aḩvâl] ve أَكْمَامٌ [ekmâm] veznlerinde. Ve işbu أَفْمَامٌ [efmâm] lafzının vâhidi yaʹnî cevher-i mâdde ve lafzından müfredi yoktur, zîrâ aslı فَوْهٌ [fevh] idi, فَوْزٌ [fevz] vezninde; سَنَةٌ lafzından hâ΄ hazf olunduğu gibi bundan dahi hazf olunup فَو kalmakla vâv müteharrik olarak tarafta vâkiʹ ve mâ-kabli meftûh olduğu için elife kalb olunup فَا kaldı. Ve mutteridedir ki ismin mâddesi ehadühümâ tenvîn olarak iki harften ʹibâret olmak sahîh değildir. Binâ΄en ʹaleyh kendisine müşâkil ve celd olan mîm’e ibdâl olundu, zîrâ ikisi de şefehiyyeden olduğundan başka mîm harfinde vâv’ın imtidâdına şebîh edâ ederken ağza doğru bir boşça imtidâd hâleti zâhir olduğundan vâv’a mülâyim ve münâsibdir. Ve tesniyesinde فَمَانِ ve فَمَوَانِ ve فَمَيَانِ dahi dediler, lâkin iki sîga-i ahîre şâzlardır.

اَلْفُوَّهَةُ [el-fuvvehet] (قُبَّرَةٌ [ḵubberet] vezninde) Bir kimse hakkında söylenen söze ıtlâk olunur; ve minhu yukâlu: إِنَّ رَدَّ الْفُوَّهَةِ شَدِيدٌ أَيِ الْقَالَةِ Ve ehl-i İslâm birbirini fasl ve gıybetle kesip biçip nâmûslarına halel vermeğe ıtlâk olunur; yukâlu: لَا يَنْبَغِي لِلْمُسْلِمِينَ الْفُوَّهَةُ أَيْ تَقْطِيعُ بَعْضِهِمْ بَعْضًا بِالْغِيْبَةِ Ve şol süte denir ki taʹmı bozulup lâkin henüz fi’l-cümle tâze süt halâveti kalmış ola. Ve yol ve sokak ve dere makûlesinin ağızlarına ıtlâk olunur, niteki فُوهَةٌ [fûhet] dahi denir fâ’nın zammıyla; yukâlu: فُوَّهَةُ السِّكَّةِ وَالطَّرِيقِ وَالْوَادِي وَفُوهَتُهَا أَيْ فَمُهَا Ve bir nesnenin evveline ıtlâk olunur; cemʹi فُوَّهَاتٌ [fuvvehât] ve فَوَائِهُ [fevâ΄ih] gelir.

Vankulu Lugatı - الفوهة maddesi

اَلْفُوَّهَةُ [el-fuvvehet] (fâ’nın zammı ve vâv’ın fethi ve teşdîdiyle) Yol ağzı ve deri ağzı; yukâlu: قَعَدَ عَلَى فُوَّهَةِ الطَّرِيقِ وَالْجَمْعُ أَفْوَاهٌ عَلَى غَيْرِ الْقِيَاسِ عَلَى مَا مَرَّ Ve

فُوَّهَةُ [fuvvehet] Gâh olur kelâma dahi ıtlâk olunur; yukâlu: إِنَّ رَدَّ الْفُوَّهَةِ لَشَدِيدٌ أَيِ الْقَالَةُ Pes bu فُهْتُ بِالْكَلَامِ dan me΄hûzdur, تَكَلَّمْتُ maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı