el-feyd ~ اَلْفَيْدُ

Kamus-ı Muhit - الفيد maddesi

اَلْفَيْدُ [el-feyd] (صَيْدٌ [ṡayd] vezninde) Salınarak yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ الرَّجُلُ يَفِيدُ فَيْدًا إِذَا تَبَخْتَرَ Ve ölmek maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ فُلاَنٌ إِذَا مَاتَ Ve bir kimsenin mâlı sâbit ve ber-karâr olmak, ʹalâ-kavlin zâ΄il olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ الْمَالُ لِفُلاَنٍ إِذَا ثَبَتَ أَوْ ذَهَبَ Ve edviye ve eczâ΄ makûlesi nesneyi suya ıslatmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ الزَّعْفَرَانَ إِذَا دَافَهُ Ve bir nesneden sakınmakla bir cânibe ʹudûl edip yan vermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ الرَّجُلُ إِذَا حَذِرَ شَيْئًا فَعَدَلَ عَنْهُ جَانِبًا Ve fâ΄ide ve menfaʹat hâsıl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَتِ الْفَائِدَةُ إِذَا حَصَلَتْ Ve

فَيْدٌ [feyd] Islanmış zaʹferâna denir, مَفِيدٌ [nefîd] maʹnâsınadır. Ve at kısmının dudakları üstünde biten tüylere denir. Ve

فَيْدٌ [Feyd] Tarîk-i Mekke’de bir kalʹa adıdır. Bânîsi olan Feyd b. Fulân ile müsemmâdır. Ve

فَيْدٌ [feyd] Külde pişmiş ekmek üzerinden külü sıyırıp gidermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَادَ الْمَلَّةَ عَنِ الْخُبْزَةِ إِذَا أَفَادَهَا أَيْ أَزَالَهَا

Vankulu Lugatı - الفيد maddesi

اَلْفَيْدُ [el-feyd] (fâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Salını yürümek; yukâlu: فَادَ يَفِيدُ فَيْدًا أَيْ تَبَخْتَرَ Ve mâl sâbit olmak; yukâlu: فَادَ الْمَالُ لِفُلَانٍ يَفِيدُ أَيْ ثَبَتَ لَهُ Ve bir nesneyi ıslatmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: فَادَهُ يَفِيدُهُ إِذَا دَافَهُ Yaʹnî nem-nâk etse. Ve دَوْفٌ [devf] dâl-ı mühmele ile ve fâ ile nem-nâk etmeğe derler. Ve

فَيْدٌ [feyd] Şol kıla derler ki atın dudağı üzere biter. Ve

فَيْدٌ [Feyd] Mekke-i müşerrefe yolunda bir menzilin adıdır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı