اَلْكَدَارَةُ [el-kedâret] (خَسَارَةٌ [ḣasâret] vezninde) ve
اَلْكَدَرُ [el-keder] (fethateynle) ve
اَلْكُدُورُ [el-kudûr] ve
اَلْكُدُورَةُ [el-kudûret] (kâf’ların zammıyla) ve
اَلْكُدْرَةُ [el-kudret] (kâf’ın zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Bir nesne bulanık olmak maʹnâsınadır ki safvet mukâbilidir; yukâlu: كَدَرَ الْمَاءُ مَثَلاً وَكَدِرَ وَكَدُرَ كَدَارَةً وَكَدَرًا وَكُدُورًا وَكُدُورَةً وَكُدْرَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ نَقِيضُ صَفَا Ve ʹinde’l-baʹz كُدْرَةٌ [kudret] kâf’ın zammıyla, renkte olmağa mahsûstur ki karamtık boz ve kül rengi olmaktır. Ve كُدُورَةٌ [kudûret] mâ΄ ve ʹayn ve maʹîşette ve كَدَرٌ [keder] cümlesinde istiʹmâl olunur.
اَلْكُدُورَةُ [el-kudûret] (zammeteynle) Kezâlik bulanıklık maʹnâsına; yukâlu: كَدُرَ الْمَاءُ يَكْدُرُ كُدُورَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı