اَللَّهْبُ [el-lehb] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) ve
اَللَّهَبُ [el-leheb] (تَعَبٌ [taʹab] vezninde) ve
اَللَّهِيبُ [el-lehîb] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَللُّهَابُ [el-luhâb] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَللَّهَبَانُ [el-lehebân] (fetehâtla) Âteş tütünden kurtulup ʹalevlenmek maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin لَهَبٌ [leheb] âteşin çıkan sivri ʹalevine denir, لِسَانُ النَّارِ [lisânu’n-nâr] maʹnâsına ki Fârisîde zebâne derler. Ve لَهِيبٌ [lehîb] âteşin ıssılığına denir, حَرُّ النَّارِ [ḩarru’n-nâr] maʹnâsına. Pes evvele göre mecmûʹu masdar olur ki bâb-ı râbiʹdendir; yukâlu: لَهِبَتِ النَّارُ إِذَا اشْتَعَلَتْ خَالِصَةً مِنَ الدُّخَانِ Ve sânîye göre bu iki ism olur, sâ΄irleri masdar olur. Ve
لَهَبٌ [leheb] (fethateynle) Pek susamak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: لَهِبَ لَهَبًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا عَطِشَ Ve
لَهَبٌ [leheb] Havâya ağıp çıkan gubâra denir.
اَللَّهِيبُ [el-lehîb] (lâm’ın fethi ve hâ’nın kesriyle) Bi-maʹnâhu. Ve
اَللُّهَابُ [el-luhâb] (lâm’ın zammıyla) Misluhu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı