اَللَّمْزُ [el-lemz] (غَمْزٌ [ġamz] vezninde) Bir kimseyi ʹayblamak maʹnâsınadır; yukâlu: لَمَزَهُ لَمْزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا عَابَهُ Ve göz ile yâ kaşla bir adama işâret eylemek maʹnâsınadır ki murâd bir adamı hezl ve mezâk ve istihfâf cihetiyle başka bir adama göstererek işârettir; yukâlu: لَمَزَهُ إِذَا أَشَارَهُ بِالْعَيْنِ وَنَحْوِهَا Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَمَزَهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve öte kakmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَمَزَهُ إِذَا دَفَعَهُ Ve bir adamın saçında sakalında pîrlik nişânı belirmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَمَزَهُ الْقَتِيرُ إِذَا ظَهَرَ فِيهِ
اَللَّمْزُ [el-lemz] (lâm’ın fethi ve mîm’in sükûnuyla) ʹAyb maʹnâsına. Ve bunun aslı gözle yâhûd âhar nesne ile işârettir; yukâlu: لَمَزَهُ يَلْمُزُهُ لَمْزًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي Ve bunların ikisiyle kırâ΄at olunmuştur; Bârî taʹâlânın: ﴿وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ﴾ (التوبة 58) buyurduğu kavl-i şerîfi. Ve
لَمْزٌ [lemz] Vurmağa ve defʹ etmeğe dahi derler; yukâlu: لَمَزَهُ يَلْمِزُهُ لَمْزًا إِذَا ضَرَبَهُ وَدَفَعَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı