taʹrîḋ ~ تَعْرِيضٌ

Kamus-ı Muhit - تعريض maddesi

Şârih der ki تَعْرِيضٌ [taʹrîḋ] iki kısmdır: Biri mütekellimin sarîh kelâmında maʹnâ murâd olmayıp ancak sâmiʹa onunla maʹnâ-yı murâdı ifhâm eyleye, niteki müslimîne îzâ eden kimseye bi’n-nefs hitâbla ḣاَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ يَدِهِ وَلِسَانِهِḢ diye taʹrîz eyleye, zîrâ murâd mûzîden selb-i sıfat-ı İslâm eylemekten kinâyedir. Ve ḣاَلتَّعْرِيضُ أَبْلَغُ مِنَ التَّصْرِيحِḢ kavlince bu vazʹ-ı mü΄essir olur, zîrâ bunda إِيقَاظٌ عَنِ الْغَفْلَةِ emrine telvîh olduğundan başka كَلاَمٌ مَعَ الْبُرْهَانِ ve خِطَابٌ مَعَ الْعَامِّ dır. Ve kısm-ı âher, zâhirde bir kimseye hitâbla tasrîh-i maʹnâ-yı murâd edesin. Bu kısmdan ḣأَقُولُ لَكَ يَا جَارَتِي فَاسْمَعِي أَنْتِ يَا بُنَيَّتِيḢ mefhûmuyla taʹbîr olunur. İntehâ. Ve

تَعْرِيضٌ [taʹrîḋ] Bir nesneyi enliletmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَهُ إِذَا جَعَلَهُ عَرِيضًا Ve metâʹı mübâdele vechiyle satmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَ مَتَاعَهُ إِذَا بَاعَهُ بِالْعَرْضِ Ve zahîreci, refîklerine عُرَاضَةٌ [ʹurâḋat] dediği taʹâm yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَهُ إِذَا أَطْعَمَهُ الْعُرَاضَةَ Ve dâ΄imâ عِرْضَانِ [ʹirḋân] ekl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَ الرَّجُلُ إِذَا دَامَ عَلَى أَكْلِ الْعِرْضَانِ Ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir adam talâkat-ı lisân ve hüsn-i beyân ve nâtıka sâhibi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَ الرَّجُلُ إِذَا صَارَ ذَا عَارِضَةٍ وَكَلاَمٍ Ve kâtib yazıyı okunmaz derecede pîçîde ve muhtell ve müşevveş yazmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَ الْكَاتِبُ إِذَا ثَبَّجَ وَلَمْ يُبَيِّنْ Ve bir nesneyi bir nesneye karşı tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّضَ الشَّيْءَ لِلشَّيْءِ إِذَا جَعَلَهُ عَرَضًا لَهُ Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu: ḣمَا عَظُمَتْ نِعْمَةُ اللهِ عَلَى عَبْدٍ إِلاَّ عَظُمَتْ مَؤُونَةُ النَّاسِ عَلَيْهِ فَمَنْ لَمْ يَحْتَمِلْ تِلْكَ الْمَؤُونَةَ فَقَدْ عَرَّضَ تِلْكَ النِّعْمَةَ لِلزَّوَالِ

Vankulu Lugatı - تعريض maddesi

اَلتَّعْرِيضُ [et-taʹrîḋ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) تَصْرِيحٌ [taṡrîḩ]in mukâbilidir yaʹnî bir nesneyi âşikâre söylememek; yukâlu: عَرَّضْتُ لِفُلَانٍ وَبِفُلَانٍ إِذَا قُلْتَ قَوْلًا وَأَنْتَ تَعْنِيهِ Yaʹnî bir kimse ile bir sözü söyleşirken âhara nükte murâd edinsen. Ve

تَعْرِيضٌ [taʹrîḋ] Kâtib kitâbı mücmel ve müşevveş yazmağa da derler; yukâlu: عَرَّضَ الْكَاتِبُ إِذَا كَتَبَ مُثَبَّجًا وَلَمْ يُبَيِّنْ Ve تَثْبِيجٌ [tešamp;bîc] šamp;â-i müsellese ve bâ-i muvahhade ve cîm’le bir nesneyi müşevveş kılmağa derler. Ve işâret ve tenbîh maʹnâsına da gelir; yukâlu: عَرَّضْتُ فُلَانًا لِكَذَا فَتَعَرَّضَ هُوَ لَهُ Ve

تَعْرِيضٌ [taʹrîḋ] Bir nesneyi enli etmeğe de derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı