اَلدَّعْوَةُ [ed-daʹvet] (dâl’ın fethiyle) İsmdir, çağırmağa denir; ve minhu tekûlu: هُوَ مِنِّي دَعْوَةُ الرَّجُلِ أَيْ قَدْرَ مَا بَيْنِي وَبَيْنَهُ ذَاكَ Burada دَعْوَةٌ [daʹvet] lafzı zarfiyyet üzere mansûb olmakla filân ile mâ-beynimiz bir adamın çağırıp sesi yetişecek mesâfe mikdârınca demek olur. Ve refʹle olunca muzâf takdîr olunur; ve yukâlu: لَهُمُ الدَّعْوَةُ عَلَى غَيْرِهِمْ أَيْ يُبْدَأُ بِهِمْ فِي الدُّعَاءِ Yaʹnî “Onlar daʹvet olunmakta sâ΄irlere takdîm olunup kendilerden bed΄ olunur.” Pes burada mülâzeme yâhûd ıtlâk ve takyîd ʹalâkasıyla daʹvet takdîm maʹnâsında istiʹmâl olundu. Ve
دَعْوَةٌ [daʹvet] إِدِّعَاءٌ [iddiʹâ΄] mâddesinden ism olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ʹahd ve peymân maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَيْنَهُمَا دَعْوَةٌ أَيْ حَلِفٌ Ve hâssaten bir adamı taʹâm ve ziyâfete çağırmak maʹnâsınadır; dâl’ın zammıyla da lügattir, مَدْعَاةٌ [medʹât] dahi bu maʹnâyadır; tekûlu: دَعَوْتُهُ دَعْوَةً وَمَدْعَاةً إِذَا طَلَبْتَهُ لِيَأْكُلَ عِنْدَكَ Ve ziyâfet maʹnâsında müstaʹmeldir; tekûlu: كُنَّا فِي دَعْوَةِ فُلَانٍ وَمَدْعَاتِهِ أَيْ فِي طَعَامِهِ
اَلْمَدْعَاةُ [el-medʹât] (mîm’in fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Bi-maʹnâhâ; yukâlu: كُنَّا فِي دَعْوَةِ فُلَانٍ وَمَدْعَاةِ فُلَانٍ Ve bu aslında masdardır, taʹâm okumak maʹnâsına. Ve
دَعْوَةٌ [daʹvet] Binâ΄-i merre dahi gelir, bir kerre daha etmek maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı