اَلذَّأْبُ [ež-že΄b] (žâl’ın fethiyle) Aşağı yukarı çok inip çıkan kovaya denir ki kuyu pek işlek ola, kova aslâ boş durmaya; yukâlu: غَرْبٌ ذَأْبٌ أَيْ كَثِيرُ الْحَرَكَةِ بِالصُّعُودِ وَالنُّزُولِ Ve
ذَأْبٌ [že΄b] Masdar olur, biriktirmek maʹnâsına; yukâlu: ذَأَبَ الشَّيْءَ ذَأْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَمَعَهُ Ve korkutmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَهُ إِذَا خَوَّفَهُ Ve davar sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَ الْحِمَارَ إِذَا سَاقَهُ Ve bir kimseyi horlamak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَهُ أَيْ حَقَرَهُ Ve tard ve ibʹâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَهُ أَيْ طَرَدَهُ Ve devenin hatab dedikleri pâlân ağaçlarını düzmek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَ الْقَتَبَ أَيْ صَنَعَهُ Ve cebheye kâkül komak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَ الْغُلاَمَ إِذَا عَمِلَ لَهُ ذُؤَابَةً Ve sürʹatle yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَ فِي السَّيْرِ إِذَا أَسْرَعَ Ve bir kimseyi zem ve kadh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَهُ إِذَا ذَمَّهُ Ve
ذَأْبٌ [že΄b] Savt-ı şedîd maʹnâsınadır; yukâlu: ذَأَبَ الرَّجُلُ إِذَا صَاتَ شَدِيدًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı