deyn ~ دَيْنٌ

Kamus-ı Muhit - دين maddesi

اَلدَّيْنٌ [ed-deyn] (عَيْنٌ [ʹayn] vezninde) ve

اَلدِّينَةُ [ed-dînet] (dâl’ın kesriyle) Müddetli ve vaʹdeli borca denir, niteki vaʹdesiz olanına قَرْضٌ [ḵarḋ] denir; yukâlu: عَلَيْهِ دَيْنٌ وَدِينَةٌ وَهُوَ مَا لَهُ أَجَلٌ وَمَا لَا أَجَلَ لَهُ فَقَرْضٌ Ve

دَيْنٌ [deyn] Ölüme ıtlâk olunur; yukâlu: قَضَى دَيْنَهُ أَيْ مَاتَ Ve hâzır olmayan şey΄e ıtlâk olunur. دَيْنٌ [deyn] lafzının cemʹi أَدْيُنٌ [edyun] ve دُيُونٌ [duyûn] gelir. Ve

دَيْنٌ [deyn] Masdar olur, vaʹdeli yâhûd vaʹdesiz ödünç vermek ve ödünç almak maʹnâlarına; tekûlu: دِنْتُهُ أَدِينُهُ دَيْنًا إِذَا أَعْطَيْتَهُ إِلَى أَجَلٍ أَوْ أَقْرَضْتَهُ ve yukâlu: دَانَ فُلَانٌ دَيْنًا إِذَا أَخَذَ الدَّيْنَ Ve ʹivaz ve cezâ eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: دِنْتُهُ أَدِينُهُ دَيْنًا إِذَا جَازَيْتَهُ Bunda dâl’ın kesriyle de lügattir.

Vankulu Lugatı - دين maddesi

اَلْمَدْيُونُ [el-medyûn] (mîm’in fethi ve dâl’ın sükûnu ve yâ’nın zammı ile) Bi-maʹnâhu. Ve

دَيْنٌ [deyn] İstikrâz maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: دَانَ فُلَانٌ يَدِينُ دَيْنًا إِذَا اسْتَقْرَضَ وَصَارَ عَلَيْهِ دَيْنٌ فَهُوَ دَائِنٌ Ve

مَدْيُونٌ [medyûn] Kesîrü’d-deyn maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَجُلٌ مَدْيُونٌ إِذَا كَثُرَ مَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ

اَلدِّينُ [ed-dîn] (dâl’ın kesri ve meddiyle) ʹÂdet ve şân ve dîn ve cezâya ve mükâfâta dahi derler; yukâlu: دَانَهُ دِينًا إِذَا جَازَاهُ ve yukâlu: “كَمَا تَدِينُ تُدَانُ” أَيْ كَمَا تُجِازِي تُجَازَى أَيْ تُجَازَى بِفِعْلِكَ وَبِحَسَبِ مَا عَمِلْتَ Ve Bârî taʹâlânın ﴿أَإِنَّا لَمَدِينُونَ﴾ (الصافات، 53) dediği kavli مَجْزِيُّونَ ve مُحَاسَبُونَ maʹnâsınadır. Ve

دِينٌ [dîn] Zelîl kılmağa dahi derler. Ve ʹalîl olmağa da derler, müteʹaddî ve lâzım gelir; yukâlu: دَانَهُ إِذَا أَذَلَّهُ وَاسْتَعْبَدَهُ وَيُقَالُ دِنْتُهُ فَدَانَ Ve fi’l-hadîsi: “اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ” Ve

دِينٌ [dîn] Cemʹ maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: قَوْمٌ دِينٌ أَيْ دَائِنُونَ مُحَاسَبُونَ Ve

دِينٌ [dîn] Mâlik olmak maʹnâsına da gelir; tekûlu: دِنْتُهُ إِذَا مَلَكْتَهُ Ve şehre مَدِينَةٌ [medînet] dediklerine bâʹis budur. Ve

دِينٌ [dîn] Tâʹata dahi derler; yukâlu: دَانَ لَهُ أَيْ أَطَاعَهُ Ve دِينٌ [dîn]-i maʹrûf bundan me΄hûzdur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı