zehûḵ ~ زَهُوقٌ

Kamus-ı Muhit - زهوق maddesi

اَلزَّاهِقُ [ez-zâhiḵ] ve

اَلزَّهُوقُ [ez-zehûḵ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) İsm-i fâʹillerdir, evvel bâb-ı sâlisten, sânî râbiʹdendir; bâtıl ve muzmahill olan şey΄e denir. Ve

زَاهِقٌ [zâhiḵ] Arık ve gövdesi kuru dâbbeye denir; yukâlu: فَرَسٌ زَاهِقٌ أَيْ يَابِسٌ Ve ilikli semiz ve tüvânâ dâbbeye denir; yukâlu: فَرَسٌ زَاهِقٌ أَيْ سَمِينٌ مُمِخٌّ Ve be-gâyet arık ve bî-dermân dâbbeye denmekle zıdd olur; yukâlu: فَرَسٌ زَاهِقٌ أَيِ الشَّدِيدُ الْهُزَالِ Bu maʹnâ mahv ve butlân maʹnâsındandır. Ve sınmış kimseye denir; cemʹi زُهْقٌ [zuhḵ] gelir zây’ın zammıyla ve zammeteynle; yukâlu: رَجُلٌ زَاهِقٌ أَيْ مُنْهَزِمٌ ve yukâlu: قَوْمٌ زُهْقٌ وَزُهُقٌ أَيْ مُنْهَزِمُونَ Ve zor ve şiddetle akan suya denir, nehr-i Zâb gibi; yukâlu: مَاءٌ زَاهِقٌ أَيِ الشَّدِيدُ الْجَرْيِ Ve

زَهُوقٌ [zehûḵ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Dibi derin kuyuya denir; yukâlu: بِئْرٌ زَهُوقٌ أَيْ قَعِيرَةٌ Ve yüksek dağda pek engebe ve yalım işlek yola denir.

اَلزُّهُوقُ [ez-zuhûḵ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Kemik sımsıkı, çok ve dolgun ilikli olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَ الْعَظْمُ زُهُوقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اكْتَنَزَ مُخُّهُ Ve iliğin kendisi çok ve sımsıkı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَ الْمُخُّ إِذَا اكْتَنَزَ Ve bâtıl ve beyhûde nesne mahv ve muzmahill olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَ الْبَاطِلُ إِذَا اضْمَحَلَّ Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] ve

زَهَقٌ [zehaḵ] (نَهَقٌ [nehaḵ] vezninde) Sebk ve takaddüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَتِ الرَّاحِلَةُ زُهُوقًا وَزَهَقًا إِذَا سَبَقَتْ وَتَقَدَّمَتْ أَمَامَ الْخَيْلِ Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] Ok potayı savuşup ötesine düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَ السَّهْمُ إِذَا جَاوَزَ الْهَدَفَ Ve cân bedenden çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَتْ نَفْسُهُ إِذَا خَرَجَتْ Ve bir nesne bâtıl olup helâk ve nâbûd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَقَ الشَّيْءُ إِذَا بَطَلَ وَهَلَكَ

Vankulu Lugatı - زهوق maddesi

اَلزُّهُوقُ [ez-zuhûḵ] (zammeteynle) Kemikte ilik çok olmak; yukâlu: زَهَقَ الْمُخُّ يَزْهَقُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اكْتَنزَ فَهُوَ زَاهِقٌ Ve bu Yaʹḵûb rivâyetidir. Ve

زَاهِقٌ [zâhiḵ] Şol davara derler ki semîn olup ilikli ola. Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] Rûḩ çıkmağa dahi derler; yukâlu: زَهَقَتْ نَفْسُهُ تَزْهَقُ زُهُوقًا إِذَا خَرَجَتْ Ve fi’l-hadîsi: “أَنَّ النَّحْرَ فِي الْحَلْقِ وَاللَّبَّةِ وَأَقِرُّوا الْأَنْفُسَ حَتَّى تَزْهَقَ” Yaʹnî “Deveyi iki yerden zebh edip rûhu çıkınca tevakkuf eylen.” Ve kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ﴾ (التوبة، 55، 85) Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] Muzmahill olmağa dahi derler. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَزَهَقَ الْبَاطِلُ﴾ (الإسراء، 81) أَيِ اضْمَحَلَّ Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] Cemâʹatten ileri gitmeğe dahi derler; yukâlu: زَهَقَتِ الرَّاحِلَةُ تَزْهَقُ زُهُوقًا إِذَا سَبَقَتْ وَتَقَدَّمَتْ أَمَامَ الْخَيْلِ Ve

زُهُوقٌ [zuhûḵ] Ok hedefe tecâvüz kılmağa dahi derler. Ve Ebû ʹUbeydMuṡannef’te eyitti: Bu zikr olanların fiʹlinde زَهِقَ yoktur, hâ’nın kesriyle belki زَهَقَ dır hâ’nın fethiyle egerçi baʹzı kimse زَهِقَ kesr ile lügattır,زَهَقَda fethiyle demiştir dedi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı