zemaʹ ~ زَمَعٌ

Kamus-ı Muhit - زمع maddesi

اَلزَّمَعُ [ez-zemaʹ] (fethateynle) Küçük ve daracık su akıntılarına denir; yukâlu: أَرْضٌ فِيهَا زَمَعٌ أَيْ مَسَائِلُ صَغِيرَةٌ ضَيِّقَةٌ Ve sefile ve erzâl-i nâsa denir; yukâlu: هُوَ مِنَ الزَّمَعِ أَيْ رُذَالِ النَّاسِ Ve dâbbenin tırnağından yukarı ense tarafından topukları üzere sarkan tüylere denir. Ve zaʹîf sel suyuna denir. Ve şol titretmeğe şebîh hâlete denir ki bir kimse bir işe samîmî ʹazm eylese endîşeden yâhûd neşâttan ʹârız olur; yukâlu: أَصَابَهُ زَمَعٌ وَهُوَ شِبْهُ الرِّعْدَةِ تَأْخُذُ الْإِنْسَانَ يَعْنِي مِنَ الْخَوْفِ أَوِ النَّشَاطِ عِنْدَ عَزْمِهِ فِي الْأَمْرِ Ve asma çubuğunun salkım doğacak yerlerinde zuhûr eden düğümlere denir ki göz taʹbîr olunur; yukâlu: بَدَتْ زَمَعُ الْكَرْمِ أَيْ أُبَنٌ تَكُونُ فِي مَخَارِجِ عَنَاقِيدِهِ Ve parmakta olan ziyâdeye denir, meselâ altı parmak olmaktır; yukâlu: فِي إِصْبَعِهِ زَمَعٌ أَيْ زِيَادَةٌ Ve bir nesneden dehşetlenip havf eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَمِعَ مِنْهُ زَمَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَهِشَ مِنْهُ وَخَافَ Ve

زَمَعٌ [zemaʹ] İsm olur, زِمَاعٌ [zimâʹ] gibi, ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - زمع maddesi

اَلزَّمَعُ [ez-zemaʹ] (fethateynle) زَمَعَةٌ [zemeʹat]ın cemʹidir. Ve

زَمَعٌ [zemaʹ] Halkın rezîli ve muʹahharları olanlara dahi derler; yukâlu: هُوَ مِنْ زَمَعِهِمْ أَيْ مِنْ مَآخِيرِهِمْ Ve

زَمَعٌ [zemaʹ] Hayrete ve dehşete dahi derler; yukâlu: زَمِعَ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا خَرِقَ مِنْ خَوْفٍ Ve خَرَقٌ [ḣaraḵ] ḣâ-i muʹceme ve râ-i mühmelenin fethleriyle dehşet maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı