اَلزَّلَقُ [ez-zelaḵ] (fethateynle) Ayak kaymak maʹnâsınadır; yukâlu: زَلِقَ قَدَمُهُ وَزَلَقَ زَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْأَوَّلِ إِذَا زَلَّ Ve bir adam bir yerden usanmakla alarga olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: زَلِقَ بِمَكَانِهِ إِذَا مَلَّ مِنْهُ فَتَنَحَّى عَنْهُ Ve
زَلَقٌ [zelaḵ] (fethateynle) ve
زَلِقٌ [zeliḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
زَلْقٌ [zelḵ] (نَجْمٌ [necm] vezinde) ve
زَلاَّقَةٌ [zellâḵat] (عَلاَّمَةٌ [ʹallâmet] vezninde) ve
مَزْلَقٌ [mezlaḵ] (مَقْعَدٌ [meḵʹad] vezninde) ve
مَزْلَقَةٌ [mezleḵat] (مَعْرَكَةٌ [maʹreket] vezninde) Dayıncak ve sıyrıncak yere denir. Ve
زَلَقٌ [zelaḵ] (fethateynle) Dâbbenin sağrısına ıtlâk olunur.
اَلزَّلَقُ [ez-zelaḵ] (fethateynle) Dayıncak yer, دَحْضٌ [daḩḋ] maʹnâsına. Ve bu aslında زَلِقَتْ رِجْلُهُ den masdardır; yukâlu: زَلِقَتْ تَزْلَقُ زَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve
زَلَقٌ [zelaḵ] Düz yere dahi derler ki onda bir nesne olmaya; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَتُصْبِحَ صَعِيدًا زَلَقًا﴾ (الكهف، 40) أَيْ أَرْضًا مَلْسَاءَ لَيْسَ بِهَا شَيْءٌ Ve
اَلزَّلْقُ [ez-zelḵ] (zâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Tırâş etmek; yukâlu: زَلَقَ رَأْسَهُ يَزْلِقُهُ زَلْقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَلَقَهُ Ve Terceme-i Muḣtâr’da bâb-ı evvele işâret etmiştir, sehvdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı