zemzemet ~ زَمْزَمَةٌ

Kamus-ı Muhit - زمزمة maddesi

اَلزَّمْزَمَةُ [ez-zemzemet] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) Uzun uzadı gürüldeyerek ve yankılayarak seslenmek maʹnâsınadır, ıraktan dağ içinden gelen top ve raʹd âvâzı gibi; yukâlu: زَمْزَمَ الشَّيْءُ إِذَا صَاتَ بَعِيدًا وَلَهُ دَوِيٌّ Bu maʹnâda ism olarak istiʹmâl olunur; tekûlu: سَمِعْتُ زَمْزَمَةً أَيْ صَوْتًا بَعِيدًا وَلَهُ دَوِيٌّ Ve peyderpey gök gürüldemek maʹnâsınadır ki şedîd olmamakla gürültüsü hoş ve muʹtedil ve yağmuru firâvân olur; yukâlu: اَلرَّعْدُ يُزَمْزِمُ أَيْ يُصَوِّتُ مُتَتَابِعًا وَهُوَ أَحْسَنُهُ صَوْتًا وَأَثْبَتُهُ مَطَرًا Ve

زَمْزَمَةٌ [zemzemet] Âteş-perest tâ΄ifesi taʹâm ederken dem-sâz oldukları nagmeye denir ki genizlerinde ve boğazlarında bir gûne ezgi ile ve terâne ile terdîd ve tercîʹ-i âvâz eylemekten ʹibârettir ne şakk-ı şefeh ve ne tahrîk-i lisân ederler, beynlerinde o kelâm masnûʹdur, bîgâneler fehm eylemeyip hemân kendileri fehm ederler. Bu maʹnâda kezâlik masdar olur ve ism olarak istiʹmâl olunur; yukâlu: زَمْزَمَ الْعُلُوجُ أَيْ تَرَاطَنُوا عَلَى أَكْلِهِمْ وَهُمْ صُمُوتٌ لَا يَسْتَعْمِلُونَ لِسَانًا وَلَا شَفَةً لَكِنَّهُ صَوْتٌ تُدِيرُهُ فِي الْخَيَاشِيمِ وَالْحُلُوقِ فَيَفْهَمُ بَعْضُهُمْ عَنْ بَعْضٍ Ve

زَمْزَمَةٌ [zemzemet] Arslan gümürtüsüne denir.

Vankulu Lugatı - زمزمة maddesi

اَلزَّمْزَمَةُ [ez-zemzemet] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَة [ez-zelzelet]) Gök gürlemek, raʹd âvâzı maʹnâsına, Ebû Zeyd rivâyeti üzere. Ve

زَمْزَمَةٌ [zemzemet] Mecûs tâ΄ifesinin taʹâm yerken söyleşmesine dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı