ʹasâ ~ عَسَى

Kamus-ı Muhit - عسى maddesi

عَسَى [ʹasâ] (عَدَى [ʹadâ] vezninde) Mutlakan fiʹldir yâhûd mutlakan harftir, emr-i mahbûbda tereccî ve emr-i mekrûhta hazer ve işfâk maʹnâlarına delâlet eder. Maʹneyeyn-i mezkûreyn işbu: ﴿وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ﴾ kerîmesinde müctemiʹ oldular. Ve

عَسَى [ʹasâ] kelimesi şekk ve yakîn maʹnâlarına istiʹmâl olunur. Ve gâhca كَادَ kelimesine müşâbih istiʹmâl olunup mâ-baʹdinde olan fiʹl bilâ-أَنْ zikr olunur; tekûlu: عَسَى زَيْدٌ يَنْطَلِقُ Ve عَسَى [ʹasâ] Bârî taʹâlâ tarafından îcâb içindir. Ve işbu. “عَسَى الْغُوَيْرُ أَبْؤُسًا” meselinde كَانَ kelimesi menzilindedir ki أَبْؤُسًا lafzı haber mevziʹine vazʹ olundu; el-hâsıl عَسَى kelimesi efʹâl-i mukârebedendir, ola ki ve şâyed ki ve meger ki ve olur ve gerektir maʹnâlarına gelir ki her biri vech-i mezkûr üzere mahallinde merʹîdir, mümkinü’l-husûl olan mâddede zebân-zededir, tamaʹ ve hazeri müştemil ve recâ ve yakîne dâll olup lâkin لَيْتَ [leyte] maʹnâsına temennî için istiʹmâli gâlibdir. Ve Ḵur΄ân-ı kerîm’de min-tarafi’l-Bârî olursa yâkîn vücûbî içindir, ancak ﴿عَسَى رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا﴾ kerîmesinde şüzûz üzeredir ve tafsîlâtı Muġni’l-Lebîb’de meşrûhadır. Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿فَهَلْ عَسَيْتُمْ﴾ اَلْآيَة أَيْ هَلْ أَنْتُمْ قَرِيبٌ مِنَ الْفِرَارِ Keşşâf’ın beyânına göre cübn ve firârları derece-i tahkîkte mütevakkaʹ olmakla هَلْ ile mütevakkaʹ-ı mezbûrdan istifhâm olup ve istifhâmda tesbît ve takrîri mutazammındır.

Vankulu Lugatı - عسى maddesi

عَسَى [ʹasâ] (ʹayn’ın fethi ve elifin kasrıyla) Efʹâl-i mukârebedendir. Ve bunda maʹnâ-yı tamaʹ ve işfâk vardır. Ve işfâk hazer maʹnâsınadır. Ve bunda tasarruf olunmaz. Zîrâ bu bir sîga-i mâzîdir ki hâl maʹnâsınadır; tekûlu: عَسَى زَيْدٌ أَنْ يَخْرُجَ وَعَسَتْ فُلَانَةٌ أَنْ تَخْرُجَ Pes زَيْدٌ [zeyd] عَسَى [ʹasâ]nın fâʹili ve أَنْ يَخْرُجَ mefʹûlüdür ki hurûc maʹnâsınadır,bu kadar var ki bunun haberi ism olmaz yaʹnî عَسَى زَيْدٌ مُنْطَلِقًا demezler.Ve ammâ ʹArabların “عَسَى الْغُوَيْرُ أَبْؤُسًا” dedikleri şâzz ve nâdirdir ki أَبْؤُسًا mevziʹ-i habere vazʹ olunmuştur, zîrâ emsâlde cârî olan nesne gayrı mevziʹde cârî olmaz. Meselin aslı budur ki birkaç kimse bir mağaraya sığındıkta mağara onların üzerine yıkılmış. Ve gâh olur عَسَى [ʹasâ] كَادَ [kâde]ye teşbîh olunup kendiden sonra gelen fiʹl أَنْ kelimesiz gelir, meselâ عَسَى زَيْدٌ يَنْطَلِقُ derler. Ve عَسَيْتُ أَنْ أَفْعَلَ ذَاكَ derler, sîn’in fethiyle ve عَسِيتُ derler sîn’in kesri ile ikisi dahi lügattir. Ve kuri΄e ﴿فَهَلْ عَسَيْتُمْ﴾ (محمد، 22) بِالْكَسْرِ وَالْفَتْحِ Ve عَسَتْ اَنْ تَفْعَلَ ذَلِكَ dersin müfred-i mü΄ennes için ve عَسَيْتُنَّ dersin cemʹ-i mü΄ennes için ve عَسَيْتُمْ dersin cemʹ-i müzekker için ve bundan muzâriʹ ve ism-i fâʹil gelmez. Ve عَسَى cemîʹ-i Ḵur΄ân’da Bârî taʹâlâ cânibinden vücûba delâlet eder, illâ ﴿عَسَى رَبُّهُ إِنْ طَلَقَّكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا﴾ (التحريم، 5)kerimesi.Ve Ebû ʹUbeyde eyitti: عَسَى [ʹasâ] Bârî taʹâlâdan îcâb içindir, pes bu ʹArab tâ΄ifesinden sâdır olan iki lügatın biri üzerine olur, zîrâ medlûl-iعَسَى [ʹasâ] recâ ve yakîndir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı