اَلْعَسِرُ [el-ʹasir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) bâb-ı râbiʹden ve
اَلْعَسِيرُ [el-ʹasîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) bâb-ı hâmisten sıfatlardır, düşvâr olan işe denir; yukâlu: أَمْرٌ عَسِرٌ وَعَسِيرٌ ضِدُّ يَسِيرٍ Ve saht ve şedîd olan, ʹalâ-kavlin şûm ve menhûs olan vakte ıtlâk olunur, أَعْسَرُ [aʹser] gibi; ke-mâ se-yuzkeru. Ve çepreşik olan işe ıtlâk olunur; yukâlu: حَاجَةٌ عَسِرٌ وَعَسِيرٌ أَيْ مُتَعَسِّرَةٌ Ve
عَسِرٌ [ʹasir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Tabîʹati çaparız, bed-mizâc adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ عَسِرٌ أَيْ بَيِّنُ الْعَسَرِ شَكِسٌ Ve
عَسِيرٌ [ʹasîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Şol ʹacemî nâkaya ıtlâk olunur ki henüz baş bilmemekle taʹlîm için burundalık geçirilip binilmeye şürûʹ oluna. Ve
عَسِرٌ [ʹasir] عَسِيرٌ [ʹasîr] gibi henüz baş bilmeyen erkek deveye denir. Ve
عَسِيرٌ [ʹasîr] Gebe olacak senesinde kısır kalmış nâkaya denir. Ve seğirtirken kuyruğunu kaldırır olan nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ عَسِيرٌ إِذَا كَانَتْ تَرْفَعُ ذَنَبَهَا فِي عَدْوِهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı