ʹasir ~ عَسِرٌ

Kamus-ı Muhit - عسر maddesi

اَلْعَسِرُ [el-ʹasir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) bâb-ı râbiʹden ve

اَلْعَسِيرُ [el-ʹasîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) bâb-ı hâmisten sıfatlardır, düşvâr olan işe denir; yukâlu: أَمْرٌ عَسِرٌ وَعَسِيرٌ ضِدُّ يَسِيرٍ Ve saht ve şedîd olan, ʹalâ-kavlin şûm ve menhûs olan vakte ıtlâk olunur, أَعْسَرُ [aʹser] gibi; ke-mâ se-yuzkeru. Ve çepreşik olan işe ıtlâk olunur; yukâlu: حَاجَةٌ عَسِرٌ وَعَسِيرٌ أَيْ مُتَعَسِّرَةٌ Ve

عَسِرٌ [ʹasir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Tabîʹati çaparız, bed-mizâc adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ عَسِرٌ أَيْ بَيِّنُ الْعَسَرِ شَكِسٌ Ve

عَسِيرٌ [ʹasîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Şol ʹacemî nâkaya ıtlâk olunur ki henüz baş bilmemekle taʹlîm için burundalık geçirilip binilmeye şürûʹ oluna. Ve

عَسِرٌ [ʹasir] عَسِيرٌ [ʹasîr] gibi henüz baş bilmeyen erkek deveye denir. Ve

عَسِيرٌ [ʹasîr] Gebe olacak senesinde kısır kalmış nâkaya denir. Ve seğirtirken kuyruğunu kaldırır olan nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ عَسِيرٌ إِذَا كَانَتْ تَرْفَعُ ذَنَبَهَا فِي عَدْوِهَا

اَلْعَسْرُ [el-ʹasr] (كَسْرٌ [kesr] vezninde) ve

اَلْعُسْرُ [el-ʹusr] (ʹayn’ın zammıyla) Borçlunun pek teng-destliği hâlinde tekâzâ ve mu΄âhaze eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَرَ الْغَرِيمَ عَسْرًا وَعُسْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا طَلَبَ مِنْهُ عَلَى عُسْرَةٍ Ve zamân saht ve düşvâr olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَسَرَ الزَّمَانُ إِذَا اشْتَدَّ Ve kabz olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَسَرَ عَلَيْهِ مَا فِي الْبَطْنِ إِذَا لَمْ يَخْرُجْ Ve bir adama muhâlefet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَسَرَ عَلَيْهِ إِذَا خَالَفَهُ Ve bir adamın sol cânibinden gelmek maʹnâsınadır; tekûlu: عَسَرَنِي فُلاَنٌ أَيْ جَاءَ عَنْ يَسَارِي Ve

عُسْرٌ [ʹusr] ve

عَسَرَانٌ [ʹaserân] (fetehâtla) Nâka seğirtirken kuyruğunu kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَرَتِ النَّاقَةُ عُسْرًا وَعَسَرَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا رَفَعَتْ ذَنَبَهَا فِي عَدْوِهَا

Vankulu Lugatı - عسر maddesi

اَلْعَسِرُ [el-ʹasir] (ʹayn’ın fethi ve sîn’in kesriyle) Paçarız olup işlenmemesinde eğlenmek lâzım gelen iş; yukâlu: عَسِرَ عَلَيْهِ الْأَمْرُ يَعْسَرُ عَسِرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا الْتَاثَ Ve إِلْتِيَاث [iltiyâšamp;] šamp;â-i müsellese ile eğlenmek maʹnâsınadır. Ve

عَسِرٌ [ʹasir] Şol nâkaya dahi derler ki baş bilmeye.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı