اَلْعَتَاقُ [el-ʹatâḵ] (ʹayn’ın fethiyle) ve
اَلْعَتَاقَةُ [el-ʹatâḵat] (kezâlik ʹayn’ın fethiyle) Hürriyyet maʹnâsınadır; tekûlu: عَتَقَ الْعَبْدُ يَعْتِقُ عِتْقًا وَعَتَاقًا وَعَتَاقَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve
مَوْلَى الْعَتَاقَةِ [mevle’l-ʹatâḵat] ʹItk sebebiyle olan velâyettir. Ve
عِتْقٌ [ʹitḵ] Deri kalın iken yufka olmağa dahi derler; yukâlu: عَتَقَ فُلَانٌ بَعْدَ اسْتِعْلَاجٍ يَعْتِقُ إِذَا رَقَّتْ بَشَرَتُهُ بَعْدَ الْغِلَظِ Ve Ferrâ eyitti: عِتْقٌ [ʹitḵ] salâh-ı mâla dahi derler; yukâlu: أَعْتَقْتُ الْمَالَ فَعَتَقَ أَيْ أَصْلَحْتُهُ فَصَلَحَ Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere ki Muṡannef’inde vâkiʹ olmuştur. Ve at ileri geçip kurtulmağa dahi derler; yukâlu: عَتَقَتْ فَرَسُ فُلَانٍ تَعْتِقُ عِتْقًا إِذَا سَبَقَتْ فَنَجَتْ Ve
عَتَاقَةٌ [ʹatâḵat] Eskimeğe dahi derler; yukâlu: عَتُقَ الشَّيْءُ عَتَاقَةً إِذَا قَدُمَ وَصَارَ عَتِيقًا [Ve] عَتَقَ يَعْتُقُ dahi derler bu maʹnâyadır, bâb-ı evvelden. Ve bir kimse kadîmden riʹâyet-i yemîn üzerine olmağa dahi derler; yukâlu: عَتَقَتْ عَلَيْهِ يَمِينٌ تَعْتُقُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَعَتُقَتْ أَيْضًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا قَدُمَتْ وَوَجَبَتْ كَأَنَّهُ حَفِظَهَا فَلَمْ يَحْنَثْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı