nâşiṯ ~ نَاشِطٌ

Kamus-ı Muhit - ناشط maddesi

اَلنَّاشِطُ [en-nâşiṯ] ve

اَلنَّشِيطُ [en-neşîṯ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Şâd ve şen ve hoş-dil adama denir. Ve yerden yere giden yaban öküzüne denir. Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا﴾ أَيِ النُّجُومُ تَنْشِطُ مِنْ بُرْجٍ إِلَى آخَرَ أَوِ الْمَلاَئِكَةُ تَنْشِطُ نَفْسَ الْمُؤْمِنِ بِقْبِضِهَا أَيْ تَحُلُّهَا حَلاًّ رَفِيقًا أَوِ النُّفُوسِ الْمُؤْمِنَةِ تَنْشِطُ عِنْدَ الْمَوْتِ نَشَاطًا Yaʹnî âyet-i merkûmede نَاشِطَات bir mekândan mekân-ı âhere hurûc maʹnâsına olan نَشْطٌ [neşṯ] lafzından me΄hûzdur, ke-mâ se-yuzkeru. Pes murâd ثَوْرٌ نَاشِطٌ [šamp;evrun nâşiṯun]a teşbîhle bir burcdan burc-ı âhere intikâl eden nücûm demek olur. Yâhûd düğümü sühûletle çözmek maʹnâsına olan نَشْطٌ [neşṯ]ten me΄hûzdur ki murâd nüfûs-ı mü΄minîni rıfk ve mülâyemetle kabz eden melâ΄ike demek olur. Yâhûd نَشَاطٌ [neşâṯ] lafzından me΄hûz olur ki murâd hâlet-i mevtte likâ-yı refîk-i aʹlâya iştiyâkla şâd ve hurrem olan nüfûs-ı mü΄mine demek olur. Ve

نَاشِطٌ [nâşiṯ] Ulu yolun sağından solundan münşaʹib yola denir; yukâlu: طَرِيقٌ نَاشِطٌ إِذَا كَانَتْ قَدْ نَشَطَ مِنَ الطَّرِيقِ الْأَعْظَمِ يَمْنَةً وَيَسْرَةً وَكَذَلِكَ النَّوَاشِطُ مِنَ الْمَسَايِلِ Yaʹnî mecrâdan münşaʹib olan akıntılara da نَوَاشِطُ [nevâşiṯ] ve birine نَاشِطٌ [nâşiṯ] ıtlâk olunur. Ve

نَشِيطٌ [neşîṯ] مُنْشِطٌ [munşiṯ] gibi ehl ve müteʹallakâtı yâhûd dâbbeleri şen ve neşâtlı olan kimseye denir. Ve tâbiʹînden bir recül adıdır. Ve bir miʹmâr ismidir ki “لاَ حَتَّى يَرْجِعَ نَشِيطٌ مِنْ مَرْوَ” meselinin menşe΄idir. Mezbûr Baṡra’da emîr olan Ziyâd için bir sarây binâsına mübâderet edip kable’l-itmâm bir ʹârıza sebebiyle Merv şehrine firâr eyledi. Sarây-ı mezbûr nâ-tamâm kalmakla Ziyâd’a bunu ikmâl eylemez misiniz diye her bâr istifsâr eylediklerinde kelâm-ı mezbûru söylemekle mesel olmuştur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı