eymenullâhi ~ أَيْمَنُ اللهِ

Kamus-ı Muhit - أيمن الله maddesi

أَيْمُنُ اللهِ [eymunullâhi] (hemzenin fethi ve mîm’in ve nûn’un zammıyla) ve

أَيْمُ اللهِ [eymullâhi] (nûn’un hazfiyle ve bunlarda hemzelerin kesriyle zebân-zededir) ve

أَيْمَنُ اللهِ [eymenullâhi] (hemzenin ve mîm’in fethiyle ve baʹzen hemzenin kesriyle) ve

إِيمِ اللهِ [îmillâhi] (hemzenin ve mîm’in kesriyle ve baʹzılar bunların hemzeleri hemze-i vasl olduğuna zâhib oldular) ve

هَيْمُ اللهِ [heymullâhi] (hâ’nın fethi ve mîm’in zammıyla) ve

أَمُ اللهِ [emullâhi] (hemzenin fethi ve mîm’in harekât-ı selâsıyla) ve

إِمُ اللهِ [imullâhi] (hemzenin kesri ve mîm’in zammı ve fethiyle) ve

مُنِ اللهِ [munillâhi] (mîm’in zammı ve nûn’un kesriyle) ve

مُنُ اللهِ [munullâhi] (mîm’in ve nûn’un harekât-ı selâslarıyla) ve

مُ اللهِ [mullâhi] (mîm’in harekât-ı selâsıyla) ve

لَيْمُنُ اللهِ [leymullâhi] (lâm’ın fethiyle ki ibtidâ΄iyyedir) ve

لَيْمُنُ اللهِ [leymunullâhi] (kezâlik lâm-ı meftûha ile) Bunların mecmûʹu kasem mevziʹine ismlerdir; أَيْمُنُ اللهِ قَسَمِي takdîrindedir, sâ΄irleri ondan muhtasar ve muhaffeftir. Şârihin beyânına göre أَيْمُنٌ [eymun] kelimesinin hemzesi ʹinde’l-Baṡriyyîn vasldır, bereket maʹnâsına olan يُمْنٌ [yumn]den me΄hûzdur ve ʹinde’l-Kûfiyyîn hemze-i katʹdır, zîrâ يَمِينٌ [yemîn]in cemʹidir.

Vankulu Lugatı - أيمن الله maddesi

أَيْمُنُ اللهِ [eymunullâh] (hemzenin fethi ve mîm’in zammıyla) Bir lafzdır ki mevziʹ-i kaseme vazʹ olunmuştur. Elifi elif-i vasldır, ekser-i nuhât katında ve esmâda elif-i vasl meftûha gelmemiştir bundan gayrı. Ve gâh olur bunun üzerine te΄kîd için lâm-ı ibtidâ dâhil olur; tekûlu: لَيْمُنُ اللهِPes hâlet-i vaslda elifi hazf edersin. Ve أَيْمُنٌ [eymun] mubtedâlık tarîkiyle merfûʹ olup haberi mahzûf olur, takdîri لَيْمُنُ اللهِ قَسَمِي ve لَيْمُنُ اللهِ مَا أُقْسِمُ بِهِ olmakla. Kaçan bununla Bârî taʹâlâya hitâb etsen لَيْمُنُكَ dersin. Ve fî hadîsi ʹUrve b. Zubeyr ennehu kâle: “لَيْمُنُكَ لَئِنْ كُنْتَ ابْتَلَيْتَ لَقَدْ عَافَيْتَ” Ve gâh olur أَيْمُنٌ [eymun]den nûn’u hazf edip أَيْمُ اللهِ derler hemzenin fethi ve kesriyle ve gâh olur yâ’yı hazf edip أَمُ اللهِ derlerve gâh olur mîm-i mazmûme ile iktifâ edip مُ اللهِ derler ve gâh olur mîm’i meksûr kılarlar, harf-i vâhid olup bâ’ya şebîh olduğu için ve gâh olur مُنُ اللهِ derler mîm’in ve nûn’un zammı ile ve مَنَ اللهِ derler mîm’in ve nûn’un fethi ile ve مِنِ اللهِ derler ikisinin dahi kesriyle. Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: Gâh olur lafz-ı يَمِينٌ [yemîn]le dahi kasem kılıp يَمِينُ اللهِ لَا أَفْعَلُ derlerve gâh olur يَمِينٌ [yemîn] أَفْعُلٌ [efʹul] sîgası üzere cemʹ kılıp أَيْمُنٌ [eymun] dedikten sonra lafz-ı أَيْمُنٌ [eymun]le kasem kılıp أَيْمُنُ اللهِ لَأَفْعَلَنَّ كَذَا derler. Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: Evveli hemze-i vasl olan أَيْمُنٌ [eymun] ile kasem kılınmağın aslı budur, baʹdehu kesret-i istiʹmâlle hiffet maksûd olmağın nûn’u hazf olunmuştur,لَمْ يَكُنْ kelimesinden hazf edip لَمْ يَكُ dedikleri gibi. Ve mezbûr eyitti: Bunda hazf-i nûn’dan mâ-ʹadâ lügat-i kesîre vardır. Ve bu mezhebe zâhib olup İbn Keysân ve İbn Durusteveyhi eyitmişlerdir ki أَيْمُنٌ [eymun]un elifi elif-i katʹdır, يَمِينٌ [yemîn]in cemʹidir, hemzesi tahfîf olunup hâlet-i vaslda tarh olunduğu kesret-i istiʹmâlinden ötürüdür demişlerdir. Vallâhu taʹâlâ aʹlemu bi’s-savâbi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı