اَلْقِدْيَةُ [el-ḵidyet] (ḵâf’ın kesriyle) هِدْيَةٌ [hidyet] vezninde ve mürâdifidir ki bir adamın sâlik olduğu sîret ve üslûba ve bulunduğu vazʹ ve hâlete denir; tekûlu: خُذْ فِي قِدْيَتِكَ وَهِدْيَتِكَ أَيْ فِيمَا كُنْتَ فِيهِ Burada غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde olan nüshalar galattır.
اَلْقَدِيَةُ [el-ḵadiyet] (ḵâf’ın fethi ve dâl’ın kesri ile فَعِلَةٌ [faʹilet] vezni üzere) Şol taʹâmdır ki râyiha-i tayyibesi ola; yukâlu: شَمِمْتُ قَدَاةَ الْقِدْرِ فَهِيَ قَدِيَةٌ أَيْ طَيِّبَةُ الرَّائِحَةِ
اَلْقِدْيَةُ [el-ḵidyet] (ḵâf’ın kesri ve dâl’ın sükûnuyla) Bir lafzdır ki mâ-nahnu fîh maʹnâsını mü΄eddî olur; yukâlu: “خُذْ فِي هِدْيَتِكَ وَقِدْيَتِكَ” أَيْ فِيمَا كُنْتَ فِيهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı