el-âšir ~ اَلْآثِرُ

Kamus-ı Muhit - الآثر maddesi

اَلْآثِرُ [el-âšamp;ir] (فَاعِلٌ [fâʹil] vezninde) Eser ve hadîs nakl ve rivâyet eden adama denir. Ve şey΄-i haseni ashâbı üzere istîsâr yaʹnî evvel-i emrden kendi nefsine tahsîs eden adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ آثِرٌ إِذَا كَانَ يَسْتَأْثِرُ عَلَى أَصْحَابِهِ كَمَا فِي مُفْرَدَاتِ الرَّاغِبِ [Ve bu] أُثْرَةٌ [ušamp;ret]-i mezbûreden fâʹildir. Ve أُثْرَةٌ [ušamp;ret] bu ʹalâka ile fazl ve takaddüm maʹnâlarına müstaʹmeldir. Pes آثِرٌ [âšamp;ir] fâzıl ve ism-i fâʹil olarak mukaddim maʹnâsına istiʹmâl olunur ve minhu kavluhum: فَعَلَ ذَلِكَ آثِرًا مَا وَآثِرَ ذِي أَثِيرٍ كِلاَهُمَا عَلَى بِنْيَةِ الْفَاعِلِ وَالْأَثِيرُ عَلَى زِنَةِ الْأَمِيرِ وَأَوَّلَ ذِي أَثِيرٍ وَأَثِيرَةَ ذِي أَثِيرٍ وَأُثْرَةَ ذِي أَثِيرٍ بِضَمِّ الْهَمْزَةِ فِي الْأُثْرَةِ وَإِثْرَ ذِي أَثِيرَيْنِ بِكَسْرِ الْهَمْزَةِ وَالْأَثِيرَيْنِ بِصِيغَةِ التَّثْنِيَةِ وَأَثَرَ ذِي أَثِيرَيْنِ بِالْفَتَحَاتِ فِي الْأَثَرِ وَآثِرَ ذَاتِ يَدَيْنِ وَآثِرَ ذِي يَدَيْنِ كِلاَهُمَا عَلَى صِيغَةِ الْفَاعِلِ كُلُّهَا بِمَعْنَى أَوَّلَ كُلِّ شَيْءٍ Yaʹnî “Onun fiʹlini umûr-ı sâ΄ire üzere tercîh ve ihtiyâr ile cümle-i efʹâle takdîm eyledim.” Vech-i mezkûr üzere أَثِيرٌ [ešamp;îr] fazl ve takaddüm maʹnâsından me΄hûz olmakla burada kabl ve mukaddem maʹnâsınadır. Kezâlik أُثْرَةٌ [ušamp;ret] ve إِثْرٌ [išamp;r] ve أَثَرٌ [ešamp;er] mukaddem maʹnâsınadır. Ve misâl-i evvelde آثِرًا مَا kavlinde آثِرٌ [âšamp;ir] ism-i fâʹildir yâhûd آثِرٌ [âšamp;ir] ʹâzim maʹnâsınadır ve مَا kelimesi zâ΄idedir, mahzûftan ʹivazdır, niteki إِفْعَلْ هَذَا إِمَّا لاَ derler ki إِفْعَلْ هَذَا إِنْ لاَ يَفْعَلْ هَذَا sebkindedir. Ve sâ΄irleri zarfiyyet üzere mansûblardır.

Vankulu Lugatı - الآثر maddesi

اَلْآثِرُ [el-âšamp;ir] (فَاعِلٌ [fâʹil] vezni üzere) Haber nakl eden kimse. Ve hadîs-i Nebî’de sallallâhu ʹaleyhi ve sellem vârid olmuştur ki Emîrü’l-mü΄minîn ʹÖmer’i babasına and içtiğin işitip nehy ettikte ʹÖmer eyitti: فَمَا حَلَفْتُ بِهَا ذَاكِرًا وَلَا آثِرًا Yaʹnî “Resûl nehy ettikten sonra aslâ وَأَبِي diye and içmedim ne kendim ve ne hod gayrıdan nakl edip filân kimse وَأَبِي لَا أَفْعَلُ كَذَا dedi diye haber vermedim.” Ve ذَاكِرًا dediği, unutup baʹdehu tezekkür etmek maʹnâsına değildir, belki tekellüm etmek maʹnâsınadır; tekûlu: ذَكَرْتُ لِفُلَانٍ حَدِيثَ كَذَا وَكَذَا Ve

آثِرٌ [âšamp;ir] Evvel maʹnâsına da gelir; ve minhu kavluhum: إِفْعَلْ هَذَا آثِرًا مَا، وَآثِرَ ذِي أَثِيرٍ أَيْ أَوَّلَ كُلِّ شَيْءٍ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı