اَلْإِجْتِلَاءُ [el-ictilâ΄] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Bu dahi bir adamı hânümânından âvâre kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِجْتَلَاهُ عَنْ مَوْضِعِهِ إِذَا فَرَّقَهُ Ve gelini teliyle puluyla tezyîn edip dâmâda ʹarz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِجْتَلَى الْعَرُوسَ عَلَى بَعْلِهَا إِذَا عَرَضَهَا عَلَيْهِ مَجْلُوَّةً Ve bir nesneye nazar eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِجْتَلَاهُ إِذَا نَظَرَ إِلَيْهِ
اَلْإِجْتِلَاءُ [el-ictilâ΄] (hemzenin ve tâ’nın kesri ile) Kezâlik geline cilve ederken nazar kılmak; tekûlu: جَلَوْتُ الْعَرُوسَ جِلَاءً وَجِلْوَةً وَاجْتَلَيْتُهَا إِذَا نَظَرْتَ إِلَيْهَا مَجْلُوَّةً Ve
جِلَاءٌ [cilâ΄] Cilve hâlinde gelinin zevci geline bir nesne vermeğe dahi derler; yukâlu: جَلَاهَا زَوْجُهَا وَصِيفًا أَيْ أَعْطَاهَا Ve وَصِيفٌ [vaṡîf] ṡâd-ı mühmele ile hâdim maʹnâsınadır, gerek kul olsun gerek karavaş olsun. Ve جِلْوَةٌ [cilvet] o iʹtâ olunan nesneye dahi derler; yukâlu: مَا جِلْوَتُهَا فَيُقَالُ كَذَا وَكَذَا Ve
جِلَاءٌ [cilâ΄] Mûcib-i taʹzîm olan esmâya ve elkâba dahi derler; yukâlu: مَا جِلَاءُ فُلَانٍ أَيْ بِأَيِّ شَيْءٍ يُخَاطَبُ مِنَ الْأَسْمَاءِ وَالْأَلْقَابِ فَيُعَظَّمُ بِهِ Ve
إِجْتِلَاءٌ [ictilâ΄] Dülbendi sarılı iken alnı üzerin kaldırmağa dahi derler; tekûlu: إِجْتَلَيْتُ الْعِمَامَةَ عَنْ رَأْسِي إِذَا رَفَعْتَهَا مَعَ طَيِّهَا عَنْ جَبِينِكَ Ve
جِلَاءٌ [cila΄] Sürme maʹnâsına dahi gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı