el-iḣlâl ~ اَلْإِخْلَالُ

Kamus-ı Muhit - الإخلال maddesi

اَلْإِخْلَالُ [el-iḣlâl] (hemzenin kesriyle) Deveyi şûr olmayıp tatlı olan otta otarmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّ الْقَوْمُ إِذَا رَعَتْ إِبِلُهُمُ الْخُلَّةَ Ve develeri otu şûr olmayan mahalle iletmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّ إِبِلَهُ إِذَا حَوَّلَهَا إِلَى الْخُلَّةِ Ve bir nesneyi rahne-dâr eylemek maʹnâsınadır ki sakatlamak taʹbîr olunur; yukâlu: أَخَلَّ بِالشَّيْءِ إِذَا أَجْحَفَ Ve bir yeri yâhûd bir nesneyi terk edip gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّ بِالْمَكَانِ وَغَيْرِهِ إِذَا غَابَ عَنْهُ وَتَرَكَهُ Meselâ bir adama mesâff-ı maʹrekede durduğu yerden bir âher yere gitse, أَخَلَّ فُلَانٌ derler. Ve vâlî-i memleket serhadlerde muhâfız olan ʹaskeri taklîl eylemekle serhadlerde rahne ve vehn ve halel peydâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّ الْوَالِي بِالثُّغُورِ إِذَا قَلَّلَ الْجُنْدَ بِهَا يَعْنَي فَأَوْهَنَهَا بِالْخَلَلِ فِيهَا Ve vaʹde yâhûd hukûka vefâ eylemeyip gadr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّ بِالرَّجُلِ إِذَا لَمْ يَفِ لَهُ Ve gedâ ve muhtâc olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أُخِلَّ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا احْتَاجَ Ve muhtâc kılmak maʹnâsınadır; tekûlu: مَا أَخَلَّكَ اللهُ إِلَيْهِ أَيْ مَا أَحْوَجَكَ Ve hurmâ ağacı koruk tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّتِ النَّخْلَةُ إِذَا أَطْلَعَتْ الْخِلاَلَ Ve hurmâ ağacı yemişini bed ve fenâ vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَلَّتِ النَّخْلَةُ إِذَا أَسَاءَتْ الْحَمْلَ Mü΄ellif bunu gerçi azdâddan ʹadd eyledi, lâkin zıddiyyeti muhtelldir.

Vankulu Lugatı - الإخلال maddesi

اَلْإِخْلَالُ [el-iḣlâl] (hemzenin kesriyle) Fakîr kılmak; yukâlu: أُخِلَّ بِهِ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا ذَهَبَ مَالُهُ وافتقر Ve

إِخْلَالٌ [iḣlâl] Muhtâc kılmağa dahi derler; yukâlu: مَا أَخَلَّكَ إِلَى هَذَا أَيْ مَا أَحْوَجَكَ Ve

إِخْلَالٌ [iḣlâl] Deveyi şûr olmayıp lezîz olan otta otlatmağa dahi derler; tekûlu: أَخْلَلْتُ الْإِبِلَ إِذَا رَعَيْتَهَا فِي الْخُلَّةِ Ve

إِخْلَالٌ [iḣlâl] Hurmâ ağacı yemişi yaramaz bitirmeğe dahi derler; yukâlu: أَخَلَّتِ النَّخْلَةُ إِذَا أَسَاءَتِ الْحَمْلَ Ve bu Ebû ʹUbeyd rivâyetidir. Cevherî eydür: Ben zann ederim ki bu خَلَالٌ [ḣalâl]den me΄hûzdur. Ve خَلَالٌ [ḣalâl] hurmâ koruğuna derler, nitekim: أَبْلَحَ النَّخْلُ وَأَرْطَبَ النَّخْلُ derler “Hurmâ ağacı koruk etti ve rutab etti” maʹnâsına. Ve

إِخْلَالٌ [iḣlâl] Bir kimse yurdun terk etmeğe dahi derler; yukâlu: أَخَلَّ الرَّجُلُ بِمَرْكَزِهِ إِذَا تَرَكَ مَوْضِعَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı