el-edʹac ~ اَلْأَدْعَجُ

Kamus-ı Muhit - الأدعج maddesi

اَلْأَدْعَجُ [el-edʹac] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) Beşeresi pek siyâh olan kişiye denir, أَسْوَدُ [esved] maʹnâsına. Zemaḣşerî’nin ve Miṡbâḩ’ın beyânına göre أَدْعَجُ [edʹac] دَعَجٌ [daʹac]-ı mezkûrdan vasf olmakla pek siyâh-çeşm olan kişiye denir; mü΄ennesinde دَعْجَاءُ [daʹcâ΄] denir ve ʹayn’a dahi vasf olur; yukâlu: إِمْرَأَةٌ دَعْجَاءُ وَعَيْنٌ دَعْجَاءُ Ve pek siyâh olan şey΄e mecâzen أَدْعَجُ [edʹac] ıtlâk ederler; yukâlu: لَيْلٌ أَدْعَجُ Pes mü΄ellifin أَسْوَدُ [esved] ile tefsîri mecâz olur. Ve Nihâye’de فِي صِفَتِهِ عَلَيْهِ السَّلاَمُ “فِي عَيْنَيْهِ دَعَجٌ” hadîsinde اَلسَّوَادُ فِي الْعَيْنِ وَغَيْرِهَا يُرِيدُ أَنَّ سَوَادَ عَيْنَيْهِ كَانَ شَدِيدًا وَقِيلَ اَلدَّعَجُ شِدَّةُ سَوَادِ الْعَيْنِ فِي شِدَّةِ بَيَاضِهَا ʹibâretiyle mübeyyen olmakla kavl-i evvele göre mutlakan şiddet-i sevâd maʹnâsına olmağın mü΄ellifin أَسْوَدُ [esved] ile tefsîri hakîkat olur. Lâkin yine Nihâye’de وَمِنْهُ حَدِيثُ الْخَوَارِجِ “آيَتُهُمْ رَجُلٌ أَدْعَجُ” وَقَدْ حَمَلَ الْخَطَّابِيُّ هَذَا الْحَدِيثَ عَلَى سَوَادِ الْجِلْدِ جَمِيعِهِ وَقَالَ إِنَّمَا تَأَوَّلْنَا عَلَى سَوَادِ الْجِلْدِ لِأَنَّهُ قَدْ رُوِيَ فِي خَبَرٍ آخَرَ آيَتُهُمْ رَجُلٌ أَسْوَدُ ʹibâretiyle vârid olmakla أَسْوَدُ [esved] ile tefsîr te΄vîl olmağın mecâz olur.

Vankulu Lugatı - الأدعج maddesi

اَلْأَدْعَجُ [el-edʹac] (hemzenin fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Ricâl tâ΄ifesinden kara olan kimse.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı