اَلْإِمْعَانُ [el-imʹân] (hemzenin kesriyle) Pek ırak seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْعَنَ الْفَرَسُ إِذَا تَبَاعَدَ Ve bir husûsta haddi mütecâviz olmak üzere mübâlaga ve ictihâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْعَنَ فِي الْأَمْرِ إِذَا أَبْعَدَ [Ve] إِمْعَانُ نَظَرٍ [imʹânu nażar] bundandır. Ve keler yuvasının en ötesine varmak maʹnâsınadır ki bulunmayıp nâ-bedîd olur; yukâlu: أَمْعَنَ الضَّبُّ فِي جُحْرِهِ إِذَا غَابَ فِي أَقْصَاهُ Ve bir adamın mâlı çoğalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْعَنَ الرَّجُلُ إِذَا كَثُرَ مَالُهُ Ve mâlı azalmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: أَمْعَنَ الرَّجُلُ إِذَا قَلَّ مَالُهُ Ve bir adamın hakkını alıp gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْعَنَ بِحَقِّهِ أَيْ ذَهَبَ بِهِ Ve bir adamın hakkını ikrâr eylemek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: أَمْعَنَ بِحَقِّهِ إِذَا أَقَرَّ بِهِ Ve su akmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْعَنَ الْمَاءُ إِذَا جَرَى
اَلْإِمْعَانُ [el-imʹân] (hemzenin kesri ile) Seyrde uzağa gitmek; yukâlu: أَمْعَنَ الْفَرَسُ إِذَا تَبَاعَدَ فِي عَدْوِهِ Ve
إِمْعَانٌ [imʹân] Bir kimsenin hakkın alıp gitmeğe dahi derler; yukâlu: أَمْعَنَ فُلَانٌ بِحَقِّي إِذَا ذَهَبَ بِهِ Ve
إِمْعَانٌ [imʹân] Yer suya doymağa dahi derler; yukâlu: أَمْعَنَتِ الْأَرْضُ إِذَا رَوِيَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı