اَلْإِمْرَاعُ [el-imrâʹ] (hemzenin kesriyle) مَرَاعَةٌ [merâʹat] maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْرَعَ الْوَادِي بِمَعْنَى مَرَعَ Ve minhu’l-meselu: “أَمْرَعَ وَادِيهِ وَأَجْنَى حُلَّبُهُ” Yaʹnî “Onun deresi çayırlandı ve حُلَّبٌ [ḩulleb] dedikleri otu çoğalıp derilmeğe yaklaştı.” Bu mesel bir adamın hâl ve mâlı firâvân olup servet ve sâmân sâhibi oldukta darb olunur. Ve başa çok yağ sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْرَعَ رَأْسَهُ بِالدُّهْنِ إِذَا أَكْثَرَ مِنْهُ Ve bir yeri çayırlı bulmak ve çayırlı yere uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْرَعَ فُلاَنٌ اَلْوَادِيَ إِذَا أَصَابَهُ مَرِيعًا Ve minhu’l-meselu: “أَمْرَعْتَ فَانْزِلْ” Yaʹnî “Otlu çayırlı yer buldun, hemân nüzûl eyle.” Mesel-i mezbûr murâd ve maksûduna nâ΄il oldun, hemân mutasarrıf ve mütenaʹʹim ol makâmında îrâd olunur. Ve
إِمْرَاعٌ [imrâʹ] Bir kimsenin fart-ı havfından yüreği sürmek yâhûd tebevvül eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمْرَعَ بِغَائِطِهِ أَوْ بَوْلِهِ إِذَا رَمَى بِهِ خَوْفًا
اَلْإِمْرَاعُ [el-imrâʹ] (hemzenin kesriyle) Dere otlu olmak; yukâlu: أَمْرَعَ الْوَادِي إِذَا أَكْلَأَ Ve
إِمْرَاعٌ [imrâʹ] Dereyi otlu bulmağa dahi derler; yukâlu: أَمْرَعْتُهُ إِذَا أَصَبْتَهُ مَرِيعًا Ve fi’l-meseli: “أَمْرَعْتَ فَانْزِلْ” Ve
إِمْرَاعٌ [imrâʹ] Başa yağı çok sürmeğe dahi derler; yukâlu: أَمْرَعَ رَأْسَهُ بِدُهْنٍ إِذَا أَكْثَرَ مِنْهُ وَأَوْسَعَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı