el-imdâd ~ اَلْإِمْدَادُ

Kamus-ı Muhit - الإمداد maddesi

اَلْإِمْدَادُ [el-imdâd] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir adama bir nesne zımnında mühlet vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّ فُلاَنًا إِذَا أَمْهَلَهُ Ve bir nesnenin vaʹdesini te΄hîr edip uzatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّ أَجَلَهُ إِذَا أَخَّرَهُ Ve bir kimseye bir adam gayrı kimse taʹyîni ile yardım eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّ فُلاَنٌ اَلْجُنْدَ إِذَا نَصَرَهُمْ بِجَمَاعَةِ غَيْرِهِ Ve vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّهُ بِمَالٍ إِذَا أَعْطَاهُ Ve iʹânet ve igâset maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّهُ إِذَا أَغَاثَهُ Vaʹzılar ʹindinde sülâsîden olan مَدٌّ [medd] mâddesi şerr ve mekrûhta ve إمْدَادٌ [imdâd] mâddesi hayr ve mahbûbda istiʹmâl olunur ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا﴾ ﴿وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ﴾ Ve

إِمْدَادٌ [imdâd] Kâtibe kalemle bir yazımlık mürekkeb vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّ الْكَاتِبَ إِذَا أَعْطَاهُ مَدَّةَ قَلَمٍ Ve yarada مِدَّةٌ [middet] yaʹnî irin peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَدَّ الْجُرْحَ إِذَا حَصَلَتْ فِيهِ الْمِدَّةُ Ve عَرْفَجٌ [ʹarfec] dedikleri meşe ağacına su yürüyüp tarâvete başlamak maʹnâsınadır ki hasâyistendir; yukâlu: أَمَدَّ الْعَرْفَجَ إِذَا جَرَى فِيهِ الْمَاءُ

Vankulu Lugatı - الإمداد maddesi

اَلْمَدُّ [el-medd] (mîm’in fethiyle) ve

اَلْإِمْدَادُ [el-imdâd] (hemzenin kesriyle) Devâta mürekkeb komak; yukâlu: مَدَدْتُ الدَّوَاةَ وَأَمْدَدْتُهَا أَيْضًا Ve

إِمْدَادٌ [imdâd] Bir kimseye kalemle mürekkeb vermeğe dahi derler; yukâlu: أَمْدَدْتُ الرَّجُلَ إِذَا أَعْطَيْتَهُ مَدَّةً بِقَلَمٍ Ve ʹaskere yardım vermeğe de derler; yukâlu: أَمْدَدْتُ الْجَيْشَ بِمَدَدٍ Ve

مَدٌّ [medd] Yardım olmağa dahi derler; yukâlu: مَدَدْنَا الْقَوْمَ أَيْ صِرْنَا مَدَدًا لَهُمْ وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِغَيْرِنَا Yaʹnî “Onlara gayrılarla meded verdik.” Ve minhu: أَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ Ve

إِمْدَادٌ [imdâd] Yara irin bağlamağa dahi derler; yukâlu: أَمَدَّ الْجُرْحُ إِذَا صَارَتْ فِيهِ مِدَّةٌ Ve

إِمْدَادٌ [imdâd] عَرْفَجٌ [ʹarfec] dedikleri dikenin ağacına su yürümeğe dahi derler; yukâlu: أَمَدَّ الْعَرْفَجُ إِذَا جَرَى الْمَاءُ فِي عَوْدِهِ Ve

مَدٌّ [medd] ve

إِمْدَادٌ [imdâd] Su üzerine un saçıp deveye içirmeğe de derler; tekûlu: مَدَدْتُ الْإِبِلَ وَأَمْدَدْتُ إِذَا نَثَرْتَ عَلَى الْمَاءِ شَيْئًا مِنَ الدَّقِيقِ وَنَحْوِهِ فَسَقَيْتَهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı